21 Haziran 2010 Pazartesi

Dünya Kupası'nın Marka Değeri

Dünyanın en iyi ulusal futbol takımlarının Roma Arenasındakine benzer dövüşleri dört yılda bir tüm futbol severleri heyecanla ekran başına topluyor. Yayın saatlerinin el verdiği ölçüde izlenen maçlarla yapılan çıkarımlar Brezilya - Fil Dişi Sahilleri maçı ile doruk noktasına ulaştı. Maçın ilk yarısında Ömer Üründül'ün "Fifa'nın üstüne titrediği" sıfatını layık gördüğü hakem Stephane Lannoy Dünya Kupası'nın marka değerini yerle bir etti.

Dünya Kupası adı üstüne dünyanın en büyük organizasyonu. Hiç bir maçın neredeyse telefisi yok ve grup maçlarındaki tek bir gol belki de tüm puan tablosunu değiştirecek. Böylesi hassas dengelerin üstüne bina edilmiş bir turnuvada bir maç içinde bunca bariz hata oluyorsa, ben artık ülkemizde hiç bir hakemi eleştirmem.

Luis Fabiano'nun 2. golünde 2 kez elle müdahale etmesini 2 hakem gözden kaçırınca diyeti Kaka ödedi. Keita hakkında birşey söylemeye gerek var mı bilmiyorum? İbrahim Kaş, Bilica ve Keita futbolcu sıfatına sahip ama nedense futbolun "fair" kısmını es geçtiklerini hepimiz biliyoruz. Platform ne olursa olsun futbolcu öğrendiği oyunu oynar. Eminim ki Alex, Brezilya kumsallarında da bu centilmenlikle oynuyordu, Cüneyt Tanman 5 yaşındaken de beyefendiydi, Şifo Mehmet'i arkadaşları hiç mızıkçı diye itham etmemişti.
Futbolun her platformda hataya dayalı bir oyun. Hatanın olmadığı, herkesin herşeyi doğru yaptığı yerde maçların neredeyse tamamı 0-0 biter. Rakibi hataya zorlayan, rakibin hatasını avantaja çeviren futbol yapısı içinde karar verici olan hakemi hataya zorlamak ise marka değeri açısından olumsuz bir durum. Futbolu seyredilir kılan şey en güçlü ile en zayıfın herşeyiyle eşit olarak maça başlaması. Hakem de bu eşitliğin bekçisi. Ama bekçiyi yanıltmak, futbolu ve futbol severi yanıltmaktan başka birşey değil.

0 yorum: