30 Mayıs 2012 Çarşamba

İtibar Yönetimi:Avrupadan Men.


Alışılanın ve ülkemizdeki genel teamüllerin aksine Beşiktaş’ın 5 yıl süre ile ertelenen bir yıl Avrupa kupalarına gitmeme cezası, ağırlaştırılarak önümüzdeki sezon için uyguamaya alındı. Ayrıca Bursaspor ve Gaziantepspor’da bu süreçten bir yıl men ile çıktılar.

Bundan daha yakşalık bir ay önce çiçeği burnunda başkan Fikret Orman UEFA Disiplin Kuruluna savunma vermiş ve kabul edilebilir bir ceza almıştı. Ne olduysa bu süreçten sonra ajanslra düşen küçük bir haber ile oldu. Beşiktaş konusunda ki karara UEFA Disiplin Müffetişi itiraz etmişti.

UEFA uluslar arası kulüp organizasyonlarına katılacak takımlara bir lisans veriyor. Bu lisans sahibi kulüp Avrupa Kupalarında ülkesini temsil hakkını tescillemiş oluyor. Bu lisansta bir takım kriterler var. Sportif kiriterler, tesis yeterlilik kriterleri ve kabus gibi üzerimize çöken demek isterdim ancak yıllardır geliyorum diyen finansal kriterler. 

Bu finansal kriterler Finansal Fair Play kadar kapsamlı ve teknik bilgi gerektirmiyor. Nedir o kriterler?
  •  Devlete ve vergi otoritelerine vadesi geçmiş vergi borcu olmayacak.
  •  Diğer spor kulüplerine vadesi geçmiş futbolcu alışverişinden kaynaklı borç olmayacak.
  •  Hiç bir futbolcuya vadesi geçmiş borç olmayacak.
Bu süreçte yukarıda sayılan her madde Beşiktaş için geçerli.

Defalarca affedilmesine rağmen ödenmeyen prim borçları. Tabata ve İsmail Köybaşı transferlerinden dolayı Gaziantep Spor Kulübü Derneğinin Beşiktaş ve Yıldırım Demirören için başlattığı icra. Futbolcuların FIFA uyuşmazlık kurulundaki alacak arayışları.

Tüm bu sayıları mali tablolarda görmek mümkün. Ancak şirketlerin mali tabloları gerekli düzeltmelerin yapılması sonrasında yayınlanıyor. Hal böyle olunca Avrupa Kupalarında mücadele edecek tüm takımların mali tablolarını incelemek ve onlara lisans vermek için süre kalmıyor. Bu ksıtlı zamanı değerlendirmek adına UEFA bu bilgiler için kulüplerden beyan istiyor.

Beşiktaş yönetim kurulunda imza yetkisine sahip bir yetkili “Develte vadesi geçmiş borcumuz yoktur” yazıyor ve altını imzalıyor, keza diğer spor kulüpleri için de aynı yol izleniyor. Ancak iş futbolculara olan borca gelince iş orada değişiyor ve imzayı atması gereken futbolcu oluyor. Örneğin Fabian Ernst’in önüne üzerinde “Vadesi geçmiş alacağım yoktur” yazılı bir kağıt geliyor ve Ernst bunu imzalıyor. Peki neden imzalıyor orası muamma ancak hiç bir futbolcu bunu imzalamayıp zaten alamadığı parayı daha da riske atmak istemez. Daha sonra mali tablolara bir bakıyoruz ki Ernst FIFA’ya alacakları için başvurmuş.

Burada önemli olan UEFA  Müffetişinin Fikret Orman ve ekibinin savunmasından tatmin olmaması. Bu cezanın bir sonraki adımı transfer yasağı olabilir.

Asıl önemli kısım ise yalan beyan. Dediğimiz gibi lisans için verilen belgelerin yanlış ve yanıltıcı olduğu için ceza aldı Beşiktaş. Zaten bilgiler doğru olsaydı lisans alamayacak ve Avrupaya gidemeyecekti. Bu durumda yerel ligde sezonu Beşiktaş’ın altında bitiren kulübün kupalara gitme hakkı elinden alınmış oldu. Beşiktaş UEFA nezdinde yalancı konumuna düştü.

Beşitaş’ın son beş yıldaki toplam zararı 327milyon TL, bunu 84 milyon TL’si son dokuz ay içinde oluştu. UEFA’dan gelen men haberi ile hisseler %9 orannda değer kaybetti. Sosyal paylaşım sitelerinde taraftarlar, basın önünde yönetim kurulu üzüntülerini dile getirdi. Ancak Beşiktaş’ın bir günde bu pozisyona geldiğine inanmak saflık olur. Yıldırım Demirören’e açılacak davalardan bahsediliyor ancak unutmamak gerek ki Dernek başkanı olarak da AŞ Yönetim kurulu başkanı olarak da Yıldırım Demirören ibra edildi. Davanın sonuç getirmesi zor görünüyor. Ayrıca Beşiktaş’ın 400 milyon TL olan borcunun 100 milyon TL’si Yıldırım Demirören’e.

Beşiktaş bugüne kadar hep günü kurtaracak önemler aldı ve bu güne geldi.  “Yeter Yıldırım Demirören” tezahuratları “Şımart bizi başka, çıkart bizi baştan” pankartlarına evrildiği süreçte Quaresma transferini mali tablodan bağımsız düşünen, 10 milyon € maliyetin sadece forma satarak amorti edileceğini düşünen taraftar da en az Yıldırım Demirören kadar dahli yok mu bu işte?

Bu ceza sonrası alacakları karşılığında bedava takımdan ayrılmak isteyecek pek çok futbolcu olabilir.  Bu “Beşiktaş’ın çocuğu” olmayanlar gitsin diyerek geçiştirilecek birşey değildir. Profesyonel hayatta şirketlerin kar kadar önemsedikleri bir başka değer de “itibar” çünkü. Bazı firmalar “itibar yönetimi” için ciddi çalışmalar yapıyor ve önemli paralar harcıyor. Bir spor kulübü için ise sportif başarı karşısında kazanılan “itibar” maddi değeri peşinden sürüklüyor. Siz başarı kazandıkça itibarını artıyor, artan itibar size yeni taraftar, yeni taraftar size maddi güç sağlıyor. O yüzden bir spor kulübün “itibarını” en az maddi kaynakları kadar dikkatli yönetmesi gerekiyor.

Genel işletme biliminde şirketlerin sürekliliği esastır. Kişilerden, başkanlardan, yönetim kurulu üyelerinden bağımsız bir sürekliliği vardır. O yüzden bugün hayatını kulübe feda edenler de Beşiktaş’ı egolarına feda edenler de bu kulübün bünyesinden çıkmıştır. O yüzden reddi miras şansı yoktur ve tüm maddi ve manevi sorumluluğu bir başkandan bir diğer başkana geçer.

Aslında olayın bir de pozitif yönüne bakmak lazım. Artık gereksiz kamburlardan, fahiş ücretlerden, yüksek bedelli kiralardan kurtulma vakti. Avrupada olmayacak olmanın bazı operasyonları kolaylaştırıcı bir etkisi olacak.

Bir sezon Avrupada olmayacak Beşiktaş’ı forması ligde önümüzdeki sezon yine Avrupa’ya katılmayı zorlar.
Peki iyi bir projeksiyon ile Beşiktaş bu süreçte neler yapmalı.

  • Futbolculara ödenen ücret yarı yarıya azaltılmalı. Sezonun ilk dokuz ayında gelirlerin %70’i futbolcu maaşlarına gitti.
  • 21 yaşın üzerinde futbolcu alınmamalı.
  • Avrupa Şampiyonası’nın değer şişirici etkisinden uzak durulmalı. Bir futbolcunun en değerli olduğu zaman.
  • Quaresma ve Almeida bu değer artırıcı etkiden yararlanarak Avrupa Şampiyonası sonrası hemen satılmalı.
  • Transferlerde bonservis bedeli ödenmemeli.

Eğer bunlar yapılırsa bu men cezasının bir şekilde faydası olabilir Beşiktaş’a.  Bazen şoka giren hastayı kendine getirir bir tokat. İşte bu ceza öyle birşey.

22 Mayıs 2012 Salı

Para ile Şampiyonluk Ne Kadar Kolay? Bayern vs BVB

Biri tam anlamıyla Alman futbolunun tanımı; makina düzennde bir takım. Giren ve çıkanların adı takım olgusunu değiştirmiyor. Hep belli bir standartın üzerinde oynanan oyun. 93-94 sezonundan bu güne o takımın şampiyonluk için birden fazla sezon beklediği iki dönem var. İlki 94-95 ve 95-96 sezonları, diğeri ise 10-11 ve 11-12 sezonları.

Bu sezonların en önemli özelliği Bayern'i sekteye uğratan takımın Dortmund olması.

Geçtiğimiz sezon alınan şampiyonluğun artından bu sezon hem şampiyonluk yolunda hem de kupa finalinde Bayern'i gördüğü yerde yende Dortmund. Bunu yaparken Götze'niin sakatlığını, Nuri'nin gidişini fursata çeviren oyuncuların büyük iş yaptıkları ortada. Kagawa, Lewandowki, Hummels.

Sorumluluk almak gerektiğinde İlkay bile o taşın altına elini soktu.

Rakipleri dünya futbolunun devlerinden Bayern değil M.Gladbach olsaydı belki de bu kadar anlamlı olmayacaktı bu sezon ki çifte zafer. Çünkü Bayern Şampiyonlar Ligi finalinde penaltılarla rakibine boyun eğse de elediği takımlar düşünüldüğünde ligi domine edebilecek kapasitede olduğunu gösteriyor.

Alman futbolunun paraport şubesiydi bir zamanlar Bayern. Yurtdışına gitmesi muhtemel oyuncuların yurt içindeki son durağı olurdu genelde. Ancak önce Mesut ve Khedira ardından Nuri bu durağı pas geçerek çıktılar yurtdışına. Sezonun flaş oyuncularından Reus tercihini BVB'den yana kullandı. Bu değişimin getirdiği şey para ile ölçülemeyecek kadar kıymetli. Nereden baktığınıza göre Bayern ya da Dortmund bize bu sezon aynı Montpellier gibi şunu sordu? "Para ile şampiyonluk ne kadar kolay?"

Öncelikle Bayern Münich ve BVB arasındaki maaş farklına bakmakta yarar var.

Sarı ve kırmızı çizgiler arasındaki boşluk iki takım oyuncularının kazandıkları ücretler arasındaki fark. Daha önce Futbolun Şifreleri kitabının yazarlarından Stefan Szymanski Premier Lig için Maaş/Lig Sırası araştırmasında yüksek maaş ödeyen takımların ligde üst sırada yer aldığına dair bir araştırma yapmıştı.


Almanya'da Dortmund iki sezondur sadece bu araştırmayı boşa çıkartmak için çalışıyor gibi görünse de gelinen nokta çok uzun bir süredir yetiştirilen ağaçtan yenen meyveler aslında.

Yukardaki grafik ise ligde alınan bir puan karşılığında futbolculara ödenen ücreti gösteriyor. Durum böyle olunca Dortmund'un bir puan için harcadığı tutarın son 8 sezondur 1mio€'nun altında olduğunu görülüyor. Sadece 2008 yılında puan başına 1,05mio€  harcanış BVB. Ancak aynı dönemde Bayern'in ödediği tutar tam 2 katı yani 2 mio€.

Futbolcuya para vermek için tabi ki önce kazanamak gerekiyor. Dortmund son 8 senede gelir olarak hep Bayern'in arkasında ve aradaki anllamlı bir fark var. Dortmund'un gelir olarak Bayern'e en çok yaklaştığı sezon 2005-2006 sezonu ki bu sezonda Dortmund Bayern'in sadece %44'ü kadar gelir elde edebilmiş durumda.Ancak şampiyon oldukları ilk sezon gelir farkını bir önceki seneye göre %11,3 oranında kapatmış görünüyor Dortmund. Bu sezon Şampiyonlar Liginden gelen geliri göz önüne aldığımızda diyeceğim ama Bayern'de Şampiyonlar Liginde final oynayarak çok önemli bir gelirin sahibi oldu. Ancak sürdürülebilir başarı her zaman gelir dönüyor Almanya'da.

Alman kulüplerinin gelirlerinin %40-45 civarını Ticari Gelirlerden elde ettiği düşünüldüğünde Şampiyonlar Ligi gelirlerinin itici gücü fazla oluyor toplam yayın gelirleri içinde.

Yukarıdaki gelirlere bakıldığında Bayern'in gelirlerinde 2008 yılı ve sonrasında bir yükseliş görülürken o sıralarda Dortmund batmakla batmamak arasındaki ince çizgideydi. 

Dortmund ve Montpellierin başarılarına bakıp doğru yapılmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözüne sokmak gerekiyor ülkemizdeki yöneticilerin. Har vurup harman savurmanın oto kontrol ile olmuyor ise TFF'nin kuracağı bir denetim mekanizması ile önlenmesi acilen gerekli. Son cümledeki anlam bozukluğunun ben de farkındayım. Yeter.

20 Mayıs 2012 Pazar

Futbol Taraftarı Harcama Eğilimleri Anketi


Bir konuda bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz demişler. O yüzden beş dakikanızı ayırıp linkteki anketi doldursanız çok sevinirim. Anket futbol taraftarının harcama eğilimleri üzerine 20 sorudan oluşuyor.

Ankete buradan bulabilirsiniz.

Teşekkürler

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Formanda Ter Olmaya Geldik, Gerçekten...

Eğer yönetim buna kulak verirse, gerçektende formada ter olmak mümkün.

"Vallahi benim aklıma gelmişti" diyenler olabilir çünkü Sevilla'dan duyduğumda bende aynısını söyledim.

Beşiktaş'ın mali portresinin ingilizcedeki karşılığı "bankrupt" yani "iflas". Çok ince bir çizgide yürümek zorunda olan Fikret Orman ve ekibinin yeni projeler üretmesi gerekli, çünkü mevcut durumda stadın kapasitesi belli, naklen yayın gelirinden gelen para belli. Bu durumda ticari gelirlerdeki artış Beşiktaş'ın en büyük gücü olacak durumda. Kulübünü bu durumda görmek istemeyen her Beşiktaşlının elini taşın altına koyma vakti geldi. Nasıl ki Fenerbahçe taraftarı, bu sezon Fenerbahçe'ye hem ticari gelir anlamında hem de tahvil satışı konusunda katkıda bulunduysa bu durumda Beşiktaş taraftarında sıra.

Benim aklımdaki proje oldukça basit. Forma satmak!

Ama size özel ve üzerinde sizin resminizin olduğu bir forma.

Öncelike formanın arkasında basılı olan bir rakamı 1500 parçaya ayırıyorsunuz. Bu durumda 4mmx4mm den oluşan 1500 tane alan oluyor. Gönül verdiği formanın üzerinde resminin olmasını isteyen taraftar web sitesinden forma numarasını seçiyor, resmini yüklüyor ve ödemesini yapıyor.


Sevilla 2mmx2mm resim için taraftarından 30€ alıyor. Ancak formayı satmıyor. Bizim de Sevilla'dan ayrıldığımız kısım bu. Taraftar ister sadece resmini bastırabilir, ister ayrıca resminin olduğu formadan satınalır.

Fiyatlama da kabaca resim bulundurma 50TL, resimli forma 200TL olabilir.

1 rakamda 1500 adet alan olduğunu düşünürsek resim yerleştirmeden bir rakam için 75binTL gibi bir gelir oluyor. Bunu yarısına da forma satıldığı düşünülürse bir rakamdan 187binTL gibi bir gelir elde ediliyor. 10 adet rakamda bu sayıya ulaşılırsa 2 milyon TL gibi bir gelir elde edilebilir.

Alanı büyütmek için ise aşağıdaki gibi arma şeklindeki kısıma resimler yerleştirilir ve numara farklı bir renklendirme ile yapılarak daha fazla alana sahip olunabilir.
Bu fikir tabiki geliştirilmeye açık, yanlış düşünülmüş yerleri olabilir. Belki çok büyük bir maliyet gerektirebilir ama Sevilla'nın bu işten 25 milyon € kazanmayı umuyor. Biz şimdiki akmasa da damlar mantığındayız.

Damlar mı sizce?

Süper Lig Para Bastı

Ve bitti. 34 hafta bir acayip lig oynandı. Ardından allanıp pullanan ve adı "Süper Final" olarak değiştirilen Play-off.

Ne acayiptir ki geride kalan tüm sezonlardan daha negatif anlamda farklılaşan lig, kulüplere kazandırdığı para açısından geçmiş sezonların fersah fersah önünde.

Daha önce de konuşulduğu gibi ligin sakatlığı ve belirsizliği noktasında devreye giren Play-Off sistemi ile yayıncı kuruluşun oyunun içinde tutulma isteğinin nereden kaynaklandığı da bu noktada ortaya çıkıyor.

Bilindiği üzere Digitürk ligin bu sezonu için yani 2011-2012 sezonunun 34 haftası için 321milyon$ para vermeyi vaad etmişti. Şike soruşturması sonrası bu paradan olmak istemeyen kulüpler ektradan 6 maç yapmayı sezon başında kabul etti. O yüzden aşağıda verilen bilgi çizelgesinde kulüplerin kazandığı yayın hakkı gelirleri ligin 34 haftalık bölümünü göstermekte.

Play-Off'un kulüplere maddi katkısı ise store satışları ve maç günü gelirleri ile sınırlı. Zaten büyük ölçüde kombine satışı yapmış olan kulüplerin sattıkları bilet dışında bir geliri olmadı bu sezon için play-off'tan.

Ligin şampiyonu Galatasaray bu sezon yayın geliri olarak kasasına 36,619 milyon $ koydu. Bunun 10,9 milyon $'lık kısmı geçmiş şampiyonluklarından kazanılmış bir hak. Yine ligi ilk 6'da bitiren takımların kazandığı primden 8,25 milyon $ Galatasaray'ın kasasına girdi. İstisnasız lige katılan her takıma verilen 6,24milyon TL'nin yanına 13,2 milyon $ performans primi de gelince Galatasaray'ın yayın geliri 36,6milyon $'ı buldu.

Kısaca hatırlatmak gerekirse
  1. Lige katılan her kulüp istisnasız 6,25milyon$ katılım payı alıyor.
  2. Ligi ilk altıda bitiren kulüpler 8,2milyon $ ile 1,37milyon $ arası para alıyor.
  3. Daha önce şampiyon takımlar şampiyonluk başına 642bin$ prim alıyor.
  4. Ligde alınan bir puanın para olarak karşılığı 171.556$
 Lig sonunda hangi katagoriden kaç para kazandı, hepsi aşağıdaki bilgi çizelgesinde.


15 Mayıs 2012 Salı

Maliye Bakanlığı Süper Final

Geçtiğimiz haftalarda borsaya açık dört takım sezonun ilk dokuz ayına ait bilançolarını sıra ile açıkladır. Açıklanan bilançolara baktığımız da gördüğümüz çok büyük sürprizler içermiyor. Özellikle Beşiktaş’ın bilançosunun Yıldırım Demirören yönetiminin son bilançosu olması açısından ayrı bir anlamı var. Kulübün ekonomik yapısı konusunda oldukça eleştirilen Yıldırım Demirören, Fikret Orman ve arkadaşlarına bazı parçaları kayıp bir puzzle bırakmış gibi. Ve yeni yönetimin bu bulmacayı bir an önce çözmesi gerekiyor.

Süper Final’de şampiyonluk yarışına giren dört takımın mali yarışını ilk 9 ayda Trabzonspor kazanmış gibi görünüyor.

UEFA’nin Finansal Fair Play uygulamasında gelirlerin üç kaleme ayrıldığından daha önce bahsetmiştik ancak tekrar hatırlatmak gerekirse; 

1    .       Maç günü gelirleri
2    .       Yayın gelirleri
3    .       Ticari gelirler

Bu gelirlerin toplamı o takımın futbol operasyon gelirleridir. Dokuz aylık bilançolar sonrasında görüyoruz ki en çok gelir elde eden takım 181.237.683TL ile Fenerbahçe, onu 130.534.754 TL ile Galatasaray izlerken, 119.092.348TL’lik gelir ile Beşiktaş bu iki takımın arkasından geliyor. Ve son olarak Trabzonspor 105.377.379TL’lik gelirin sahibi oldu sezonun ilk dokuz ayı değerlendirildiğinde.


Ticari gelirler ve maç günü gelirlerinde Fenerbahçe açık ara rakiplerine fark atarken, Şampiyonlar Liginin katkısıyla Trabzonspor yayın gelirlerinde en yakın rakibinden neredeyse 30milyon TL fazla gelir elde etti.

Futbol operasyon giderlerine göz atmak gerekirse en çok para harcayan kulübün 155.885.519TL ile Fenerbahçe olduğunu görüyoruz.En az gider ise 70.685.975TL Trabzonspor’a ait.

Futbol operasyonundan tek zarar eden tek takım ise 10.817.689TL ile Beşiktaş oldu. Tabi şunu belirtmek gerekir bu harcamalar içinde nakit çıkışı gerektirmeyen futbolcu amortismanları bulunmamakta. Amortismanlar eklendiğinde Fenerbahçe 1milyonTL, Trabzonspor ise 19,3milyonTL kara sahip. Bu kısım tamamen futbol ile ilgili olan kısım. Buradan sonraki kalemler ise yönetim, pazarlama ve finansal giderler.

Operasyon karını net kara dönüştürebilen tek takım ise Trabzonspor. 19,3milyonTL kar eriyerek 8,1milyonTL’ye kadar gerilemiş durumda. Ancak Beşiktaş ve Galatasaray’ın zararları sonrası, tablonun dibinde kar görmek Trabzonspor taraftarının ve yatırımcılarının yüzünü güldürecek cinsten.

Futbol ve finans operasyonları dışında kalan yönetim ve pazarlama harcamalarında 50milyon TL ile birinci sırada Beşiktaş var. Beşiktaş’ın dava ve icralar için sadece noterlere ödediği ücret 1milyonTL’nin üzerinde.

Borç baskısını banka kredisi ile döndüren kulüpler için Finansal Gelir/Giderler önemli bir kalem. Finansal gelir/gider öncesi 7,8milyonTL kar açıklayan Galatasaray 27milyonTL faiz ve kur zararını sonrası net 20milyonTL zarara ulaşmış durumda.

Kur farkı kısmını bir örnek ile açıklarsak faydalı olacak sanırım. 

Örneğin Galatasaraylı yöneticiler Melo ile Torino’da müthiş İtalyan kahve kokuları ile bezenmiş bir kafede pazarlığa oturdu. Galatasaraylı yöneticiler Melo’ya gel derken, Melo her nefes aldığında içine çektiği kahve kokusundan ayrılmamak için sezonluk 3,3milyon€ talep etti. Ve Galatasaraylı yöneticiler bunu kabul ettiğinde tarihler 22.07.2012’yi gösteriyordu. Yapılan protokolde 31.05.2012 tarihine kadar her ay bu para Melo’ya ödenecekti.  22.07.2012 tarihinde hemen sözleşme imzalandı ve Galatasaray Melo’ya karşı 3,3milyon€ yükümlük altına girdi ve o gün kur 1€=2,3658TL’ydi. Yani Galatasaray’ın yükümlülüğü 7.807.140TL’ydi. Melo’ya aylık ödenmesi gereken 275.000€ ödenemeye başladı ama kur sürekli artıyordu. İlk taksitin ödeneceği 22.08.2011 günü kur 2,5525TL oldu. Durum böyle olunca Galatasaray yönetiminin 275.000€ almak için 22.07.2012 tarihinde döviz bürosuna 650.595TL ödemesi yeterliyken  bir ay sonra ödemesi gereken rakam 51.343TL artarak 701.938TL’ye çıktı. Tüm kulüplerimizin oyuncular ile yabancı para karşılığı anlaştığını ve yine bonsevis bedellerinde de yanabı para kullanıldığını düşündüğümüzde kur riski oldukça yükseliyor. Yurtiçindeki transferlerin ve oyuncu anlaşmalarının TL cinsinden yapılması tüm kulüplerin menfaatine olacak gibi.

Faiz ve kur yüzünden bazı kulüpler zarar ederken kurumsal finansman yönetimini iyi yapan ve borç yükünü düşük tutan kulüplerin bu işi lehlerine çevirdiği aşikar. Beşiktaş ‘ın 84,9Milyon TL zararının %41’i yani 34,9 Milyon TL’si faiz ve kur farkından oluşurken, Galatasaray’ın bu kalemlerdeki gideri 28,3 Milyon TL. Trabzonspor 232 Bin TL gibi makul bir zarar yazarken, mevcut durumda nehri tersine takım Fenerbahçe. 2,9 Milyon TL’lik Finansal kar Fenerbahçe’nin finansal kaynaklarını ve atıl parasını iyi değerlendiğinin işaretlerini veriyor.

Kulüpler bunca faiz öderken bankalara olan borçlarına da bir göz atmak gerekli.

Bankalara en borçlu takım sanıldığının aksine Beşiktaş değil. 55,4 Milyon TL’si kısa vadeli olmak üzere toplam 152,8 Milyon TL banka borcu ile Galatasaray bu alanda başı çekiyor.Ardından Beşiktaş 135 Milyon TL ile geliyor ki bu borcun %33’lük kısmı kısa vadeli, yani 28.02.2013 tarhine kadar ödenmeli. Trabzonspor 65,8 Milyon TL kısa vadeli, 9,4 Milyon TL uzun vadeli borcu ile bankalara en az borcu olan takım.

Fenerbahçede ise durum biraz daha farklı. Bilanço tarihi olan 29.02.2012 tarihi itibarı ile Fenerbahçe’nin bankalara olan borcu 98.441.949TL. Ancak bilindiği üzere Fenerbahçe bilanço tarihinden sonra yani Mart ayı içinde tahvil satışı yaparak taraftarına ve Fenerbahçe’nin mali yapısına güvenen yatırımcılara 100Milyon TL borçlandı ve bu borçlanmadan elde edilen para ile banka kredileri kapatıldı. Fenerbahçe’nin bu hamlesinin ilk ve en önemli yararı bir senede ödenmesi gereken borç tahvile çevrilerek 3 seneye yayıldı. 

Fenerbahçe’nin 98,4 Milyon TL borcu, 31 Milyon $, 3 Milyon € ve 33,7 Milyon TL’den oluşuyor. Eğer Fenerbahçe tahvilden topladığı para ile bu borçları kapatma yoluna giderse kur riskinden kurtulmuş olacak. Ayrıca eklemek gerekir ki Fenerbahçe mevcut ve gelecek borçlanmalar için Denizbank AŞ’ye TFF’den gelecek naklen yayın paralarına ilişkin 50 Milyon TL’lik temlik vermiş durumda. Bu temliği başka yerlerde kullanıp, yapılabilecek ektra işlerin de önü açılmış oluyor bu sayede.

Borçlardan resmin büyüğüne yani bilançolara baktığımızda ise karşımıza Dernek garabeti çıkıyor. Futbol kulüplerinin halka arz tarzlerı birinden farklı. Galatasaray ve Fenerbahçe gelirlerinin bir kısmını Dernek statüsündeki kulüpte bırakırken, Beşiktaş ve Trabzonspor tüm gelirleri ve giderleri ile borsaya açılmış durumda. Bilançoları ve aktif büyüklükleri incelerken bunu göz önünde bulundurmak gerekli.

 

Öncelikle bilançonun tanımı ile başlamak hiç fena olmayacak. Bilanço bir şirketin sadece belli bir andaki –ki yukarıdaki bilanço 29.02.2012 gününü göstermekte- sahip olduğu varlıkları ve bu varlıkları almak için kullandığı kaynakları gösteren tablodur. Belli bir anı gösterdiği için bir gün sonra değişmiş olması olasıdır. Ancak genel yapı hakkında yeteri kadar fikir sahibi olmamızı sağlar.

Kısa bir örnek gerekirse Gökhan Emreciksin amatör bir kulüpte futbola başlar 10BinTL para biriktirir. Araba almak niyetindedir. Galeriye gider. 25BinTL’ye galerici ile anlaşır. Aradaki farkı bankaya borçlanır. Gökhan Emreciksin bu araba ile kaza yapmaz ise artık 25BinTL değerinde bir varlığa sahiptir ve bu varlığı almak için 10BinTL sermaye kullanmış, 15BinTL’de borçlanmıştır.

Kulüplerin bilançolarına geri dönecek olursak hiçbir kulübün cari varlığı yani kasası, bankadaki parası, storedaki malı, sattığı futbolcu için alacağı bonservis gibi 1 yıldan daha az bir sürede paraya dönüşecek varlıkları, 1 yıl içinde ödemekle yükümlü olduğu borçlarını karşılamıyor. En fazla Cari varlığa sahip takım 29.02.2012 günü Galatasaray iken yine en fazla yükümlülüğe sahip da Sarı-Kırmızılılar olarak görünüyor. Ancak mali tablolar analizi dersinde ilk öğretilen formülü yani Cari Oran’ı kulüplerimize uyguladığımızda alınan sonuç hiç iç açıcı değil. 

 

Cari oran ,cari varlıkların kısa vadeli borçlara bölünmesi ile bulunur ve bir şirketin borç ödeme kapasitesini gösterir. Kulüplerimizin cari oranlarına baktığımızda Fenerbahçe ve Beşiktaş tüm stoklarını storelarda eritseler, tüm alacaklarını eksiksiz tahsil etseler, banka ve kasadaki paralarını da üst üste koysalar 1 yıl içinde ödemeleri gereken 100TL’nin sadece 16TL’sini ödeye biliyorlar. Ancak dediğimiz gibi Fenerbahçe borcunu kısa vadeden 3 yıla yaydığı için bir sonraki bilançoda bu görüntünün değişmiş olmasını bekliyoruz.

Galatasaray ve Trabzonspor ise nispeten daha bir görüntü çiziyorlar.

Öz Kaynak düzenine dönmekten en çok söz eden iki takım olan Galatasaray ve Beşiktaş 29.02.2012 günü sahadakinden daha kötü bir Öz Kaynak düzenini mali tablolarında ortaya koydular. Beşiktaş -286milyonTL, Galatasaray ise -235milyonTL öz sermayeye sahip. Öz Sermaye neden mi bu kadar önemli? Gökhan Emreciksin’nin arabasına geri dönelim isterseniz. Verdiğimiz örnekte Gökhan 25biTL’ye bir araba almıştı ve 15BinTL borçlanmıştı oynadığı kulüpten alacağı maaşa güvenerek. Ancak takımın sahibinin sucuk üreten şirketinin Sağlık Bakanlığı kontrollerinden geçemediği gazetelerde boy boy reklam olup “at eti mi yiyoruz?” manşetleri atılınca Gökhan’da maaş alamadı. Maaş alamayınca bankaya ödeme yapmak ve borcunu kapatmak için arabasını aldığı fiyata sattı. 25BinTL’yi cebine koyan Gökhan gitti bankaya 15BinTL borcunu ödedi ve cebinde 10binTL parası kaldı.

Beşiktaş ve Galatasaray mevcut durumları ile şirkete ait tüm varlıklarını satsalar bile 200MilyonTL’nin üzerinde ödememiş borçları kalıyor. Bunun sadece şirketlere ait olduğunu belirtmekte yarar var çünkü bunu okuyan spor severlerin aklına Galatasaray adası ve Fulya projesi gelebilir ancak onlar daha öncede belirttiğimiz gibi derneklerin mal varlıkları içinde.

Galatasaray bu eksi öz sermaye halinden kurtulmak için sermaye artırımına gitti ve Beşiktaş’ta kayıtlı sermaye sistemine geçerek çok yakında bu konu ile ilgili adım atacağının sinyalini verdi çünkü UEFA’nın Mali Kriterlerinden birinin de eksi öz sermayeye izin vermemek olduğunu belirtmek gerekir.

 

Bir başka UEFA kriteri de oyuncu maaş ve ücretlerinin toplam gelire oranı ile ilgili.  UEFA mali kriterlerinde “futbolculara vadesi geçmiş borç olmayacak” diyor. Ancak böyle bir kural koymak tek başına işe yaramıyor buna uygun şartların da UEFA tarafından hazırlanması gerekiyor çünkü arka bakçesinde petrol bulan, gaz bulan herkesin bir anda girdiği futbol dünyasının devamını sağlayacak olan oyuncuların ücretlerini garanti almak gerekiyor. Çünkü petrolün de gazın da bir sonu olduğu aşikar. Bu durumda UEFA kulüplere ödemelerde zorlanmamaları için baştan bir kural getiriyor ve diyor ki “ Futbolcu ve teknik heyete verebiledeğin ücret, maaş, prim , ikramiye adı her neyse gelirinin %70’inin geçemez.”

 

Borçlanma konusunda at başı giden iki kulübümüz yine bu kriterde ön sıralarda yer alıyor. Galatasaray sezonun ilk 9 ayında gelirinin %79’unu futbolculara ödemiş. Beşiktaş ise %70 ile tam sınırda yer alıyor. Yani her 100 dekoderden 70 tanesi, her 100 kombineden 70 tanesi ve satılan her 100 formadan 70 tanesi futbolculara gidiyor. Ki Beşiktaş’ta bunun gitmediği ortada çünkü Ernts, Hilbert, Edu ücretlerini alamadıkları gerekçesi ile FİFA’ya baş vurmuş durumda.

Galatasaray için durumun düzeleceğine dair bir emare sermaye artımında şirketin büyük ortağı Galatasaray Derneği bu artırıma cebinden para vermemek için Vip Koltuklar ve Locaların bir kısmının gelirini şirkete devretti. Durum böyle olunca Galatasaray’ın maç günü gelirlerinde  ki bu ücret gelir dengesini aşağı yönlü etkileyecektir.

Son olarak maç günü gelirlerinden bahsetmek gerekli sanırım.

 

Futbolun en önemli iki unsuru vardır. Birincisi sahada ter döken futbolcular ikincisi ise takıma sağladıkları katlı ile o futbolcuların dolaylı yoldan da maaşlarını ödeyen taraftarlar. Ülkemiz maç günü gelirleri açısından oldukça geride. Statların  devlete ait olması, bilet fiyatlarına yansıtılan KDV yükü, ulaşım problemleri gibi pek çok sorun stadyumları hem bakımsız hem de seyircisiz bırakmış durumda. Almanya ve İngiltere’de kulüpler gelirlerinin %40’a yakın bir kısmını maç günü gelirlerinden sağlarken bizde durum yayın gelirleri üzerine kurulu. Mevcut durumda durumu en iyi yöneten takımın Fenerbahçe olduğu görünüyor ancak Galatasaray kombine satışlarını şirkete aktarmıyor. O yüzden maç başına gelirin göründüğünden fazla olduğunu söyleyebiliriz. Ama bilançoların bize söylediği Fenerbahçe’nin maç başına 3 Milyon TL kazandığı geçtiğimiz 9 ay içinde. Ancak bu hesaplamaya kadın ve çocuklara oynanan maçları da eklediğimizde rakam daha da artacak.

Futbol dünyasının geçtiği kaotik süreçten bilançoların geçmemesi mümkün değil. 4 kulüp içinde 9 ay sonunda karda olan bir kulübümüz var. O kulübümüze de 55 Milyon TL Şampiyonlar Ligi geliri gelmese bu gün 44MilyonTL bir zarardan söz edebilirdik.

Fikret Orman’ın 1 Mayıs günü UEFA’da duruşmaya çıktığını ve bunun sebebinin mali tablolar olduğunu hatırlatmakta yarar var.