1 Haziran 2010 Salı

6 Kaval Üstü Şeşhane | TFF'den Türk Futboluna Dinamit

Soğuk bir günün akşamında, kanepeye uzanmış Beşiktaş'ın 3 puan alacağını düşündüğüm maçı izliyordum. O anda benimle birlikte maçı takip edenlerin neredeyse hepsi benimle aynı fikirdeydi sanırım. Ne olduysa o 3 dakikada oldu. Önce Ergiç attı Beşiktaş'ın 3 puanından 2 çalıp, 1'ini kendine aldı. Sonra sahneye Zapo çıktı. Top Ozan İpek'in sol ayağı ile vedalaştığında Zapo'nun sarı saçlarına uğrayıp Beşiktaş kalesine "Merhaba" dedi. Futbol Federasyonu 6+2+2 kararını geçen sene alsaydı belki o son gol olmayacak ve Fenerbahçelerin "şampiyonluk tatbikatı" gerçek olacaktı. Zapo'da son maçta Beşiktaş formasıyla sahada olurdu belki de.

***

Futbolu ofsaytın ne olduğunu bilerek izlmeye başladığımda federasyonun takımlara tanıdığı yabancı sınırı sadece 3'tü. Bosman kuralı ve Avrupa Birliğinde serbest dolaşımın kabulu ile futbolun temelinde fay hatları yerinden oynadı. Bu sezonun şampiyonlar ligi kupası bir tek İtalyanı olmayan bir İtalyan takımının ellerinden müzedeki yerine gitti. Bu değişimin dinamo etkileri çok geçmeden ülkemizede ulaştı. Kapalı ekonomilerin kendilerinin yazıp kendilerinin oynadığı dönemlerden sonra aynı yazan/yönetenlerin futbolda da barınması imkansızlaştı. Dünyanın en global oyunun başkenti Avrupa'nın bu kararından etkilenmemek tabi ki imkansızdı.
Federasyonlar Türkiye'de bu konuda genelde dolambaçlı formülleri tercih ettiler. Bu sarmal Fenerbahçe'nin başındayken Mustafa Denizli'nin ayağına dolanmış, fazla yabancı oyuncu oynattığı için hükmen mağlup sayılmıştı. Alengirli işleri seven seven federasyon son olarak Barosso ve Maldonado transferleri için yabancı sınırlamasını 6+2 yapmıştı. Bunun ne kadar yerinde bir karar olduğunu ise Barosso ve Maldonado oynadıkları futbolla tüm 6+2 karşıtlarına gösterdi kulübeden.


Federasyon Euro 2016'nın acısı henüz dinmemişken kanayan yaraya 2 parmak tuz bastı ve yabancı futbolcu sınırını 3 kademeye çıkarttı. 6+2+2= Kaos
Bu karar Quarezma'yı almak için en az 3 yabancı futbolcusunu göndermesi gereken Beşiktaş yönetimi tarafından mı aldı sorusu geliyor akıllara. Nitelik ve nicelik arasında sıkışmış bir futbol yapısının kararlarını sayılar üzerinden alması aslında garipsenmemesi gereken bir durum. Başbakana mektup yazan bir Vassell gerçeği var bu ülkede. Giderken, geldiği gün yapılan karşılama muhakkak gelmiştir Vassell'in aklına. Gelmek ve gitmek arasında bu kadar uçurum var işte. Sadece taraftar karşılamaları değil göndermek için ödediğiniz para bazen almak için ödediğinizin bile üstüne çıkabiliyor. Sayıların sadeliğinden böylesine bir karmaşa yaratılmak herkese nasip olmaz.
Yıllardır az çok Championship Manager oynayan herkes İngilteredeki yabancı kısıtlamasını Türkiye'de görmek ister. Çünkü mesela nicelikte olduğu kadar niteliktedir de. Kulüpler yerli oyuncuların aşırı pahalı olduğundan yakınırken bu pahalılığı kendilerinin yarattığını görmezden geliyorlar. Arz talep dengesinin kesiştiği nokta Türkiye'de eşiğin ve emsallerinin üstünde bir yerde. "Bir Türk dünyaya bedel" olmadı belki ama Mehmet Topuz, Saviola'ya, İsmail Köybaşı nice dünya yıldızlarına denk oldu. Şark zihniyetinin üstüne giydiğimiz medeni kıyafetlerle futbolcu almak için milyonlarca dolar döken Arap ve Rus kulüp sahiplerini görgüsüzlükle suçlamak biraz garip değil mi?
Yerli fiyatına, 3 yabancı kampanyasını sonuna kadar kullanmaktan çekinmeyen kulüplerimiz de sezon sonu "eskiyi getir, yeniyi götür" kampanyası olmadığı için "eskisini" atmak ya da zararına elden çıkarmak zorunda kalıyor. Çünkü takımın o sezonki 3. teknik direktörü kendi transfer yapmak istiyor.
Sezona 8 yabancı ile başlayan Fenerbahçe'de bu 8 futbolcudan altısı 20 maçın üstünde görev almış. + kontenjanında olan Deivid 13, ilk yarı sonunda takımdan ayrılan R. Carlos ise 11 maçta görev yapmış. Bu açıdan bakıldığında 6+2 kuralının hakkını verdiğini görüyoruz Fenerbahçe'nin.
Galatasaray'da ise Keita, Leo Franco ve Elano haricinde 20 maç sınırını geçen yabancı oyuncu yok. Onlara en çok yaklaşabilen yabancı oyuncular ise 17 maç oynayan sakat Kewell ve sakat Baros. Bu iki futbolcuyu da eklediğimizde 5 oyuncu ediyor ve değil 6+2, 6 bile etmiyor. Ses getiren transfer politikasına rağmen bu ses enerjisinden verimli yararlanamayan bir takım profili çiziyor Galatasaray.
Colman, Alanzinho, Gabriç ve Cale ile 20 maçtan fazla oynayan Trabzonspor'un en büyük handikapı Kolombiya'lı TeoFilo'dan hiç yararlanamaması oldu. Song ve Sylla'da zaman zaman kendilerine takımda yer buldular.
Beşiktaş'a geçmeden önce hatırlatmak isterim ki Beşiktaş'ın kiralık giden 2, lisansı dondurulmuş 1 futbolcusu var 6+2 dışında.

Beşiktaş'taki en ilginç nokta, en çok forma giyen yerli oyuncu olan Rüştü'den daha fazla forma şansı bulan 5 futbolcunun da yabancı olması. Sivok, Fink, Bobo, Ernst ve Tello sırasıyla Beşiktaş'ın en fazla forma bulan oyuncuları. Bu oyunculara 23 maç forma giyen Ferrari'yi de eklediğimizde Beşiktaş 6'lısını bulmuş gibi görünüyor. Holosko ve Tabata ise diğer takımların +2 kontenjanındaki futbolculardan daha kaliteli durmasına rağmen ölü yatırım olarak kulübede oturuyorlar.

Velhasılı kelam Dünya Kupası havasına girmeye hazırlandığımız şu günlerde saçma sapan formüllerle kulüpleri tatmin etmeye çalışmaktansa hiç bişey yapmasalar da bizde rahat rahat Dünya Kupasını izlesek.

0 yorum: