23 Ocak 2012 Pazartesi

Daha Adaletli Bir Naklen Yayın Dağılımı Mümkün mü?

Şike sürecinde tüm kulüplerin derdinin futbolu temizlemekten ziyade naklen yayın gelirlerinden mahrum kalmamak olduğu ortaya çıktı.

Geçtiğimiz sezon 321mioUSD gibi abuk, uçuk, abartılı, ne derseniz deyin, o sıfatta bir parayı Digitürk, Türk futbolunun hizmetine(!) sundu. Bu hizmetin karşılığında ipleri eline alması da kaçınılmazdı ama bir an için ligimizin bu kadar ettiğini var sayalım.

Geçtiğimiz gün oynanan "Buzda Dansta" Galatasaray ve Eskişehir yenişemedi. Jüri üyesi Cünety Çakır'ın Hakan Balta'nın elinden seken topu tolere etmesi maçı başladığı gibi bitirdi.

Futbola bu kadar para yatıran ve bunun geri dönüşünü bekleyen Digitürk için kolay olan "kimse düşmesin" demek ancak, bu kadar paranın döndüğü bir sistemde izleyiciyi de birilerinin düşünmesi gerekli.

Bizler izleyici olarak paralarını alamadığı için kulübünü terk oyuncular yüzünden dengesi bozulmuş bir lig istemiyoruz.

Bizler tarladan hallice, televizyondan gördüğümüzde tiksinti uyandıran sahalar görmek istemiyoruz.

Bizler sidik kolan tuvaletlerde bulduğumuz en uygun yere ihtiyacımızı gidermek istemiyoruz.

Bunların önüne geçmek çok da zor olmasa gerek. Her şeye komite kurmak konusunda sınır tanımayan bizler için bir stad yeterlilik komiyesi kurmak olmayacak iş değil. Bu komisyona spor sağlığı uzmanları, yayıncı kuruluştan kişiler gibi işinin ehli insanlar alınırak bir stadda insan gibi maç izlemenin asgari kriterleri yerine getirilebilir.

Ayrıca bu kriterler zorunlu tutulmalı.

Lig bu sezon geçtiğimiz sezonki gibi bir tablo ile biterse hangi takım ne kadar para kazanacak aşağıdaki tabloda var. Ligin en az kazanan takımı bile 10mio$ para kazanıyor.Stad Denetleme Kurulu, lattan ısıtma, tribünlerde ısıtma, otopark gibi kriterleri belirler ve bu kriterler yerine gelmezse kulübün yayın gelirine tedbir koyar ve kendi yaptırır.

Ayrıca bu naklen yayın geliri dağılımında her takımın alacağının %5'lik kısmı Federasyon tarafından bloke edilip futbolcu ve teknik heyete ödemeler tam olarak yapıldığında bloke kaldıralabilir, böylece futbolcuların parasını alamama gibi bir durumu olmaz.

Ayrıca Xamax küme düşülmüşken, aynı durumdaki Ankaragücü'nün küme düşülmemesi de bir başka soru işareti. Türk futbolunun marka değeri ödenmeyen futbolcu ücretlerinden, ıslak forma ile çıkılan 2. yarılardan çok daha yüksektir.

Mevcut yayın geliri dağıtımında şampiyonluk payı %11 olarak belirlenmiş. 35mio$ oynanmış sezonlara bölünüyor ve kulüpler şampiyon oldukları sezon başına 642bin$ alıyor. Ancak amaç sportif rekabeti artırmaksa bu şampiyonluk payı %6 ya çekilip, geri kalan %5 son 5 ya da 10 sezonda ilk 2 ye giren takımlara paylaştırılabilir. Böylelikle hem milattan önce gelen başarılar da ödüllendirilmiş olur hem de son yıllardaki başarının da bir ödülü başarı sahibine verilmiş olur.

Yine ligi daha çekici kılmak için sezon sonunda en çok gol atan takıma %1 oranında bonus verilebilir.

Daha benim aklıma gelmeyen pek çok şey vardır muhakkak. Futbolun sadece "dekoder" alıp, o geliri size bırakarak kurtulmayacağı kesin. Belki sesimizi duyan birileri çıkar.

18 Ocak 2012 Çarşamba

Beşiktaş'ın Yeni Stadı

Serdar Sarıdağ'ı tanımamak benim ayıbım. Ancak bu gün yaptığı haber de onun ayıbı.


Milliyet gazetesi Beşiktaşlılara yeni stadın muştusunu vermiş. Altında da Başbakan ve bakanların beğendiğinden dem vurulmuş.

Öncelikle kulüplere stad yapma modasından acilen vazgeçmek gerekiyor. Toki'nin şehiriçinde en değerli arizelere yapılmış şehir stadlarına el koyma projesidir bu. Ancak durumun bir de kulüp tarafı var ki bu daha vahim. Şu anda kaç kulübün stadı kendisine ait?

Her başı sıkıştığında Ankara çıkartması yapan kulüplerin devletin vergiyi affetmesini istemesi modası, yerini stad istemeye bıraktı. "Arena" parantezinde birleştirebileceğim bu stad olayında ortaya konanlar tamamen danışıklı dövüş.

Öncelikle beşiktaş yönetiminin böylesi ağır bir borç baskısındayken bu stadı yapabileceğine inanmak en basit tabirle saflık. Bir de stadın yapılış şekli var. Eğer stad yıkılıp yeniden yapılacaksa tarihi eserler ortaya çıkcak ve olay Yenikapıdaki Marmaray mevzusuna dönecek. Bilet geliri kadar önemli önemli olan otopark gelirleri için yapılması gereken stad altı otopark bu sebeple yapılamayacak.

Haberde altı çizilmesi gereken konulardan biri de boyutları ve ölçeleri aynı şekilde stadın kapasitesnin ne şekilde 13bin kişi artırılacağı. Kombine ve bilet satışlarından kişilerin kapladığı yere bakılamayacağına göre ya zemin biraz daha indirilecek -ki bu sakıncalı- ya da tribünler dikleştirilecek, bu da mimar ve mihandislerin ama akustiği gözetmek gerekli.

Zurnanın zırt dediği yer staddan beklenen gelir kısmında. Bu stadtan gelir beklentisi 84mio TL olarak açıklanmış. Umalım ki bu gelir gerçek olsun ancak pek çok açıdan bu mümkün görünmüyor.

Stad için borçlanacak yönetim borcu bir an önce kapatmak için stad üzerindeki kullanım bedellerini artıracak. Bu bedeller artınca satış düşecek. Satış düşünce taraftarı stadı çekmek için yıldız transferi yapılacak. Borç artacak. Borcu kapatmak için fiyatlar yükselecek, Fiyatlar yükselince taraftar gelmeyecek. vs.vs.vs.

Bir de şu soruyu sormak lazım. Stadı devlet mi yapacak yoksa Beşiktaş mı?

16 Ocak 2012 Pazartesi

Teknik İflas ve Beşiktaş

Öncelikle işle aşkı karıştırmamaya özen gösteren benim için dönüm noktası Noat Samisa'ın ısrarla Beşiktaş yaz demesiydi. İşim ile aşkım Beşiktaş'ı bir şekilde karıştırınca bu alanda ne tür oyunlar döndüğünü gördükçe ve benden çok daha tecrübeli üstadların bu denetim, yeniden değerleme raporlarına ses çıkartmamasına bir tepki olarak kendimi burada buldum.

1+1'in sonucunu kendine göre ayarlayan işbilirlerin eline bırakmış kulüplerin hızla uçuruma sürüklenmesi bir futbol severin içini acıtmaması imkansız.

Geçtiğimiz günlerde kulüplerin (-) özsermaye ile nasıl ayakta kaldığını araştırırken KAP'a yapılan bir kaç bildirime rastladım. Bu bildirimlerin dayanağı TTK 324. madde.

"Madde 324 - Son yıllık bilançodan esas sermayenin yarısının karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, idare meclisi derhal toplanarak durumu umumi heyete bildirir.

Şirketin aciz halinde bulunduğu şüphesini uyandıran emareler mevcutsa idare meclisi aktiflerin satış fiyatları esas olmak üzere bir ara bilançosu tanzim eder. Esas sermayenin üçte ikisi karşılıksız kaldığı takdirde, umumi heyet bu sermayenin tamamlanmasına veya kalan üçte bir sermaye ile iktifaya karar vermediği takdirde şirket feshedilmiş sayılır. Şirketin aktifleri şirket alacaklarının alacaklarını karşılamaya yetmediği takdirde idare meclisi bu durumu derhal mahkemeye bildirmeye mecburdur. Mahkeme bu takdirde şirketin iflasına hükmeder.

Şu kadar ki; şirket durumunun ıslahı mümkün görülüyorsa idare meclisi veya bir alacaklının talebi üzerine mahkeme iflas kararını tehir edebilir. Bu halde mahkeme, envanter tanzimi veya bir yediemin tayini gibi şirket mallarının muhafazası için lüzumlu tedbirleri alır."
Bu maddenin Türkçesi ise mevcut varlıklarınızın hepsini sattığınız durumda elinize geçen para borçlarınızı karşılamıyorsa batmışssınız demektir. Sermayenizin yarısı zarardan dolayı erimiş ve elinizdeki sattığınızda borcunuz ödeyemeceğiniz anlaşıldığında yönetim kurulu durumu bir an önce genel kurula bildirmek zorunda.

Şirketin batık olduğunu kanısı ortaya çıkarsa yönetim kurulu aktiflerini yeniden değerleyerek bir bilanço oluşturmak zorunda. Futbol kulüpleri için bu şu demek bedavaya aldığınız bir oyuncuyu net defter değeri "sıfır" olarak kaydedersiniz. Ancak bu futbolcuyu satma opsiyonu sözleşme süresi boyunca sizde olduğu için o futbolcunun kulüp için bir ekonomik değeri vardır. Bunun eklenmesi ile eğer aktifleriniz öz sermayenizden fazla olursa borç ödenebilir görünmektedir.

Şimdi isterseniz Beşiktaş için verilmiş son değerleme raporununa göz atalım. Değerlemede aktifler iki bölümde incelenir. Biri gelirlerden doğan haklardır ve hesaplanması olasıdır. Örneğin yayın gelirlerinden kulüplerin geliri aşağı yukarı hesaplanabilir. Şampiyonluk payı, vs. vs.

Bir diğer değerleme unsuru oyunculardır. Benim de Beşiktaş'ın son raporuna itirazım burada başlıyor. Bu değerlemede 9 unsur göz önünde tutuluyor.
  1. Oyuncunun yaşı,
  2. Oyuncunun maaşı,
  3. Oyuncunun mevkiisi,
  4. Oyuncunun şimdiki formu ve beklentiler,
  5. Oyuncunun uluslararası kariyeri,
  6. Oyuncunun yeteneği ve gelişimi,
  7. Milliyeti,
  8. Ödenen Transfer Ücreti,
  9. Sözleşme Süresi,

Burada itiraz ettiğim 2 madde var. Oyuncunun maaşı onun değerini belirleme açısından fazla önemli değildir. Hatta yüksek maaşlı oyuncuların elden çıkarılması daha zordur. Futbolcu aldığı maaştan vazgeçmek istemez, oyuncuyu isteyen kulüpler sizin verdiğiniz kadar para vermek istemez gibi pek çok unsur oyuncunun takımdan ayrılmasını zorlaştırır.

Bir diğer şerh düştüğüm madde ise "Oyuncunun yeteneği ve gelişimi". Kime göre yetenek, kime göre gelişim bunun kriteri raporda açıkça verilmiyor.

Peki bu değerleme işleminde futbolculara değer biçenler kimler bu çok önemli.

Beşiktaş'ın yeniden değerleme raporu 9 kişiye yaptırılmış.

Batur Altıparmak - TFF #0026 Lisanslı Menajer

Şükrü Gürsoy - Norveç FF Lisanslı Menajer

Erdil Arpacı - TFF #0093 Lisanslı Menajer

Hikmet Dağcı - İsviçre FF Lisanslı Menajer

Ceylan Çalışkan - TFF #0003 Lisanslı Menajer

Ahmet Bulut - TFF #0014 Lisanslı Menajer

Yemen Ekşioğlu - TFF İstanbul İl Temsilcisi

Erdal Batmaz - Şekerbank Yön.Kur.Üyesi

Ahmet Kılıçoğlu - Denizbank Yön.Kur.Üyesi


Bu 9 kişinin hazırladığı rapor doğrultusunda geçtiğimiz sezon kadroda bulunan oyuncuların değeri 80,51mio€ olarak belirlenmiş.Ancak raporun "Kaynaklar" kısmı incelendiğinde "Transfermarkt GmbH & Co. KG web sayfasi, www.transfermarkt.de" yazısını görüyorsunuz. Fotomaç efekti ülkenin önemli Denetim firmalarından birine de tesir etmiş ve bu siteden alınan bilgilerle hazırlanan rapor bir şirketin geleceğinde rol oynuyor.

Raporun sonuç kısmında özetle;net defter değeri 52.985.457 TL olan maddi olmayan duran varlıkların (futbolcu değerleri ve haklar) değerleme sonrası 413.914.543 TL'ye çıktığı ve bu durumda şirket özvarlığının POZİTİF (413.914.543 - 154.597.621) = 259.316.922 TL olduğu belirlenmiş. Bu durumda TTK 324'e göre herhangi bir işlem yapmak gerekmiyor.

Aşağıdaki listede değerleme sonrası Beşiktaş'ın en değerli 10 futbolcusu bulunmakta. Sizce bu futbolculardan kaç tanesi bu tutara satılabilir?

Tabi konuyu açıklamak gerekli örneğin bedavaya gelen Guti için net defter değeri "sıfır"dır ve bu değerleme ile o değer 3,2mio€'ya çıkmıştır ve aradaki olumlu fark özkaynaklara eklenmiş. Guti bedava takımdan ayrılınca da o tutar Özsermayeye (-) yazıyor. Yani bu rapor her türlü spekülasyona açık.

Örneğin İbrahim Toroman'a biçilen değer 4,8mio€, takımdan 1,15mio€'ya zar zor gönderilen Tabata'ya biçilen değer 3,25mio€.

Aşağıdaki tabloda ise takımdan ayrılan futbolcular ve bu futbolculara biçilen değer var. Geçtiğimiz sezon sadece Tabata'dan para alan Beşiktaş için aşağıdaki tabloya oldukça iç karartıcı.

Yukarıdaki tabloya göre geçtiğimiz sezon takımdan ayrılan futbolcuların bedeli 17,6mio€. eğer bu futbolcuların ederi gerçekten "sıfır" TL ise yukarıda bu adlarını verdiğimiz ve bu futbolculara değer biçen menajerler büyük yanılgıda ya da Beşiktaş yönetimi kulübü bile bile, bu denetçi raporunda açıklanan rakama rağmen zarara uğratmış.

Aslında söylenecek çok şey var tabi. Aynı raporun Fenerbahçe versiyonunda futbolculara tek bir değer değil senaryolar göre değer belirlenmiş. Örneğin Andre Santos'a 1. senaryo için 7,5mio€, 2. senaryo için 3,5mio€ değer biçilmiş. Ancak Fenerbahçe'nin özkaynakları (-) olmadığı için bu değerleme onları iflastan kurtarmıyor, o yüzden daha gerçekçi, ihtiyaca göre değil realiteye göre bir rapor hazırlanmış.

Benim bu değerlemenin Beşiktaş tarafı ile ilgili bir tezim var doğrulayacak. Sanırım menajerler bu futbolcuları değerlerken "Beşiktaş bu oyuncuları kaç liradan elden çıkarabilir" den ziyade "Beşiktaş bu oyuncuları kaç liradan alır" diye düşünmüş olacak ki rakamlar bu derece şişkin ve yüksek.

Felaket geliyorum diyor ama kimsenin umrunda değil. Hadi hayırlısı.

13 Ocak 2012 Cuma

Kitapsız Ordinaryus Olur mu?

Ordinasyus cennet milli takım kampınana katılmak için aramızdan ayrıldı bu gün. Ve O, kulüp binasının duvarında bir resim olarak, Büyükada'dan esen rüzgarın getirdiği kokuyu derince çeken bir heykel olarak anılarda ölümsüz olacak.

Ben onu hiç izleyemedim, Metin Oktay'ı da Vedat Okyar'ı da izleyemediğim gibi. Metin Oktay'ın filmini izledim daha geç diye ama Vedat Abinin filmi de yok.

Ordinaryus derlermiş Lefter'e. Futbolu öyle bir oynarmış ki oya işlemekten gözleri kör olmuş ev hanımından daha yaparmış o işi sol ayağı ile. Onun oya gibi işlediği futbol kadar adamlığı da varmış. Türkiye, dünyanın tedavisiz ilk hastalığı faşizme tutulduğunda bile o futbola, Fenerbahçe'ye ve dostlarına tutunmuş.

Bugün Lefter Küçükandonyadis'i dostları, arkadaşları televizyonlarda ve radyolarda anlatıyor. Lefter'i bir güne sığdırmak çabamız. Dizi özeti gibi, hap gibi bize anlatıyorlar Ordinaryus'u. 3 gün sonra şike ile bir daha öldüreceğiz ama kimin umrunda?

Bugün Türkiye'de Lefter'i sahada izleyen kaç kişi yaşıyor? Kaçı bize bunu anlatabilecek mecralarda. Ben merak etmiyorum ki Lefter kaç maçta kaç gol atmış. Telefonla programlara katılanlardan, stüdyoda ahkam kesenlerden vikipedia dışında şeyler bekliyorum ben.

Futbola nasıl başladı? İtalyada neler yaşadı? Yunanistan'dan gelen teklifleri reddetmesini bana Büyükada sevgisi diye geçiştirme neden Büyükada'yı sevdiğini anlat. Fransa'dan neden geri Türkiye'ye döndüğünü anlat.

Gerçi sende haklısın. Kaç yıl geçmiş aradan değil mi? Hafıza seninki de. Anlatsanda söz uçar. Aynen bugün Lefter'in melekler ile birlikte uçtuğu gibi aramızdan anılar ve hatıralar da uçuyor.

Bu insanlar ile aslında bir tarih uçuyor. Türkiye'nin futbol aklı uçuyor. Top ile tek alakası "Toplu konut" olan adamların ahkam kestiği ortamda, bu "hobi"den 150binTL kazanan milletvekili mecliste, belki de bu dünya üzerinde en iyi bildiği konuyu konuşmuyorsa biz o aklı çoktan yitirmişiz.

Lefter'in lakabı "Ordinaryus"tu. Hiç kitapsız ordinaryus olur mu? Bu futbol emekçisinin yazılı anıları nasıl basılmaz? Bir spor yazarı da gidip gölge yazarlık yapamaz mıydı? Futbolcuların oturup kitap yazmasını beklemiyoruz. Ne Iniesta biyografisini oturup worde kendi yazdı ne de Beckham.

www.kitapyurdu.com'a girip arama kısmına "Lefter Küçükandonyadis" yazdığınızda karşınıza alttaki yazı çıkıyor.

"Herhangi Bir Ürün Bulunamadı"

"Aradığınızın tam olarak "lefter küçükandonyadis " olduğundan emin değilseniz, kelimenin benzerleri ile arama yapmak için tıklayınız
Tekrar ara"
Aradığımın tam olarak bu olduğuna eminim. Hatta benim değil tüm futbol ve spor severlerin aradığı şey aslında tam olarak bu.

Aynı arama kutucuğuna "Metin Oktay" yazdığınızda yine Kitapyurdunda ilk sırada Metin Oktay Albasan'ın yazdığı "Ruhsal Güçlerinizi Geliştirin" kitabı çıkıyor. Ben bu ruhumdaki futbol yarasını Metin Oktay ile Lefter ile güçlendirmek,iyileştirmek istiyorum, yardım edin bize.

Biriniz çıkın ve henüz hayattayken Terim Terim'in anılarından bir biyografi yazın, biriniz çıkın Şenol Güneş'in Kore'de geçirdiği günleri onun ağzından yazın. Biriniz de çıkın 150bin TL kazanmayacak olsa da Hakan Şükür'ü ikna edin.

Lafa geldiğinde televizyonda mangalın külünü har vurup harman savuranlar çıkın da bu insanları biyografilerini yazmaya ikna edin. Satmaz mı diyorsunuz? Satmasın. Varsın herkes futbolu para için satarken bu da satmasın.

Ordinaryus. Ben seni izleyemedim. Belki bir ihtimal okurum oradan buradan kalan anıları yazan biri olursa. Ama eğer bir gün senin kadar iyi biri olabilirsem maçını izlemeye geleceğim.

Huzur içinde yat.

Footcast #8 : Galatasaray'ın Yiğit Gökoğlan Transferi




Galatasaray'ın yeni transferi Yiğit Gökoğlan'ı Uğur Karakulluçu ile konuştuk.

7 Ocak 2012 Cumartesi

Bir Güzel Adam : Carvalhal

Sevinmek için sevmedik ama hep sevindik gol attıkça. Artık sen sevin diye gol atsın istiyorum Beşiktaş.

Sessiz sedasız başka şehre tayini çıkmış memur gibi geldi İstanbula. Kiracıydı, o da biliyordu. Ev alacak parası yoktu. Ama çok çalıştı, doğruları yanlışları tartışılır ama önce insandı. Sonra kira ödediği evi satın alan adam gibiydi Carvalhal.

Bir gün gitse bile Beşiktaşlıların gönlünün tapusunu aldı. Sevinmenin en doğal halini belki de en önemsiz golde bile gösterebilen saydam bir adam Portekizli.

Beşiktaş atsın sen sevin, bizim yerimize de sevin. Çünkü bizden daha içten ve güzel seviniyorsun.

Footcast #7: Finansal Fair Play 101

Uğur Karakullukçu ile bu Footcast'te Finansal Fair Play'in ana hatlarını konuştuk. Şike davası ile herkes nasıl hukukçu olduysa Finansal Fair Play de ülkemize pek çok muhasebeci kazandıracak gibi.

Keyifli seyirler.


6 Ocak 2012 Cuma

Footcast #6: Galatasaray Altyapısının Yükselişi

5 Ocak 2012 Perşembe

Footcast #5: Hector Cuper, Bruno & Orduspor




Yeni Footcast'te Orduspor'un STSL'deki durumu, Hector Cuper'in takımın başına geçmesi ve eski futbolcuları Bruno'yu tekrar kadroya katmaları üzerine keyifli bir söyleşi. Bu hafta mekan değiştirdik. Çekimi farklı bir yerde gerçekleştirdik. Keyifle izlemeniz dileği ile.

4 Ocak 2012 Çarşamba

Mali El Classico. Barcelona ve Real Madrid'in Finansal Analizi

Futbolun kusursuzluğu üstüne bir resim istense Abidin'den çizelecekleri az çok bellidir. Tüm zamanların lafı belki iddalı olabilir ama benim zamanımın en organize ve kökleri sağlam takımı Barcelona. Ve yine bulunluğu ligi Barcelona ile birlikte çekilen kılan Real Madrid'in sportif başarısı Barça'nın gerisinde kalsada ekonomik anlamdaki öndeliği gelecek için sportif farkın kapanbileceği umudunu vaadediyor.

İki kulübü gelirleri açısından incelediğimizde aslında farkın da buradan kaynaklandığı görüyoruz. Real Madrid geçtiğimiz sezon ezeli rakibi, ebedi dostu(!) Barcelona'dan 35,8 daha fazla gelir etti. Maç günü gelirlerinde 44mio€, yayın gelirlerinde ise Barcelona'dan 2,5mio€ fazla kazanan Real Madrid, lisanslı ürün satışlarında ise Barca'nın 11mio€ gerisinde kaldı.

Ticari gelirlerde Barcelona'nın öne çıkmasının en büyük sebebi ise son 10 yılda 1milyon kişinin altına düşmeyen müze ve stad ziyaretçileri. Geçtiğimiz sezon Barcelona müze ve stad ziyaretçilerinden 30milyon € kazandı. Müzenin yıl yıl ziyaretçi sayılarını aşağıdaki grafikte görebilirsiniz.
Sıcak bir temmuz günü metrodan inip Camp Nou'ya doğru yürümeye başladığımda sanki bir maç günü gibi geldi bana. Farklı milletlerden 100lerce kişi stada doğru yürüyordu. Stada doğru giderken irili ufaklı seyyar satıcılar da Barça formaları satıyorlardı. Ve işin ilginç tarafı bu ürünler de aslında Barcelona'nın lisanslı ürünü ve düşük gelir grubu için üretilmiş. Bugün bir Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe ya da Trabzonspor forması almak isterseniz size tek bi fiyat öneriyorlar ancak Barça bu fiyatı veremeyecek taraftarları için de düşük maliyetli formalar üretmiş. Sadece müze bile başlı başına bir yazı konusu.

Giderleri incelemeye başlamadan önce Sporting Intelligence'ın 2010 yılı sporcu maaş araştırmasına bir atıf yapmak gerekiyor. Bu araştırmaya göre dünya üzerinde sporcularına yıllık en fazla para ödeyen takım Barcelona. Bir futbolcusuna yıllık ortalama 7,9mio$ ödeyen Barcelona'yı, 7,35mio$ ile Real Madrid izliyor. 3. sırada ise farklı bir kitadan takım var. MLB'de mücadele eden New York Yankees beyzbolcuları yllık ortalama 6,7mio$ kazanıyor.

Geçtiğimiz sezon Barcelona kasasından futbolcu ve teknik heyet için çıkan para 206mio€ olurken Real Madrid aynı dönemde 216mio€ ödeme yaptı. Aradaki 10mio€ farkın Mourinho etkisi olması çok yüksek. Belki de en çarpıcı örnek Angel Di Maria'nın garanti parasının 1,8mio€ iken Barış Özbek'in 1.1mio€ alması.

Stad bakımı, diğer personel ücretleri, ulaşım vs. tüm giderler toplandığında Real Madrid'in işi daha iyi götürdüğü belli oluyor.

Amortisman Giderinin Real Madrid cephesinde yüksek olması ise olası bir durum. Çünkü Real Madrid'in ödediği bonservis bedeli Barcelona'ya göre çok daha fazla. Bu durum da Real Madrid'in futbolcular için ayırdığı yıpranma payının daha fazla olmasını açıklıyor.

Son ise finansman gelir/giderleri. Ülkemizde büyük çoğunluğunu kur riskinin oluşturduğu finansman giderleri Avrupa'da daha çok faiz gelir ve gideri olarak kendini gösteriyor.

İki kulübün de finansman giderleri arasında 2mio€ gibi bir fark ancak elindeki parayı daha iyi kullanan görüldüğü gibi Real Madrid. Faiz gelirleri arasında 8,42mio€.

Barcelona'nın borç batağında olduğu uzun süredir dillendiriliyordu. Kulübün 207mio€ banka kredisinin 50mio€'su bu sezon vadeli. Ayrıca bonservis borçları ile birlikte bankalara dışında diğer tedarikçilere ve kulüplere 265mio€ borcu bulunuyor Barcelona'nın.

La Masia'dan yeşeren özkaynak düzeni ile yeşil sahalarda rakiplerini perişan eden Barcelona'nın finansal özkaynakları şu anda -68mio€. Bu da Finansal Fair Play için sıkıntı. Ancak bir futbolcu satışı ile kapatılabilecek bir pürüz bu. Fazla büyütmemek gerek.

Barcelona geçtiğimiz kazandığı kupa sayısı ile Real Madrid'i ezmesine karşın Real Madrid sezonu 46,8mio€ kar ile kapatırken Barcelona 10mio€ zarar etti. Son tablo aşağıda.


Futbol öyle bir endüstri ki ekonomik sistemin tüm handikaplarını iliklerine kadar özümsemiş. Barcelona gibi köklü bir geleneğin öncüsü olan, saha da geçtiğimiz sezon Real Madrid'e kazanacak kupa bırakmayan takımlar bile zarar edebiliyorlar. Spor kulüplerinin çizgileri ile Futbol AŞ'lerin sınırını iyi çizmek gerekiyor.

Ancak bu mali tablo önümüzdeki sezonlarda Real Madrid'in Barça'nın jenarasyonun kaybından yararlanıp tahtı ele geçirebileceğinin ip uçlarını veriyor.