30 Haziran 2009 Salı

Son Kale : Futbol


Futbola siyasi anlamlar yüklemekten kaçınırım genelde. Çünkü futbol oynamak için aynı dili konuşmak, aynı milletten olmak, aynı dinden olmak gibi ayıraçlar yoktur. Futbol topunun olduğu her yerde futbol oynanabilir.


Güney Afrika’daki son Konfederasyon Kupası bize gösterdi ki futbol, kıtalardan, ülkelerden, kişilerden bağımsız, tüm saydıklarımızı birbirine bağlayan tek unsur. Küreselleşmenin ulaştığı son nokta. İngiliz emperyalizminin bitirme tezi.


Konuya emperyalizm açısından baktığımızda bu gün nereye baksak, hangi taşı kaldırsak altından “Made In USA” etiketi çıkıyor.


Borsa? Wall Street. Sinema? Hollywood. Savaş? Pentagon. Uzay? NASA. Basketbol? NBA. Tenis? Williams Kardeşler. Ya futbol? …


Dünyanın Amerika karşısında tek bir kalesi kaldı. Son turnuvada sallandı, az kalsın yıkılıyordu. Brezilya, dünyanın ABD karşısındaki son kalesi futbolu kurtardı.


Obama’nın başkan seçilmesiyle özellikle ülkemizdeki ABD algısında olumlu yönde bir değişiklik gözlemleniyor. Ama eminim ki ABD’nin Kupa boyunca gösterdiği performans onun G.W. Bush kimliğinden bağımsız olarak değerlendirildi. Irak, Afganistan, Guantanamo hepsi unutuldu. Hatta “bunlar futboldan anlamaz” refleksi onları 11 Eylül’den sonra ilk defa “mağdur” rolüne soyundurdu. En ABD karşıtı, en antiemperyalist Fenerbahçeliler bile Onyewu’yu izlerken bu oyuncunun sarı-lacivertli forma giyme ihtimali karşısında heyecanlanmıştır.


Futbol, küresel bir savaşın her hangi bir cephesi ise ABD bu cephede ilk defa zafer kazanmaya çok yaklaştı. Konfederasyon kupasında final oynamayı ve futbolda da bir şeyler yapabilme potansiyeli olduğunu gösterdi ABD takımı. Oldukça genç bir kadronun ve uzun bir çalışmanın sonunda, adım adım gelinen bir noktaydı Brezilya karşısına çıkmak.


Birleşik Devletler’ deki adı geleneksel oyunları Amerikan Futbolu ile karşımasın diye “Soccer” diye adlandırılıyor. Sanıldığının aksine çok yeni olmayan futbol geçmişi, milli takımlar düzeyinde 1885 yılındaki Kanada maçı ile başlıyor. Bu maçı 1-0 kaybeden ABD, ilk resmi maçını ise tam 30 yıl sonra 1916’da İsveç ile oynuyor ve Stockholm’deki maço 3-2 kazanıyor.


“Soccer” adının yerleşmesi de ilginç. ABD’de ilk futbol federasyonu kurulduğu zaman “Association Football of US” adını alıyor. Ancak ülkedeki “futbolların” karışmasından dolayı bizim bahsini ettiğimiz futbola “SOCIATON” diyorlar ve daha sonra “SOCCER” kelimesi yerleşiyor. Pek çok insanın bu kelimeden haz etmediğini biliyoruz.


ABD’nin geçmiş jenerasyonları düşünüldüğünde hafızalara kazınan isimler oldukça az. Casey Keller, Tony Meola, Alexi Lalas, Reyna, Wynalda ve Freddy Adu ilk başta akla gelen isimler.


Pele’nin Fifa için hazırladığı yaşasan en iyi 125 futbolcu sıralamasına sadece 2 ABD’li futbolcunun girmesi pek şaşırtıcı değil, asıl şaşırtıcı olan, listeye giren Michelle Akers ve Mia Hamm adlı futbolcuların bayan olması. Türkiye’den Emre Belözoğlu ve Rüştü Rençber ’in girdiği listeye hiçbir ABD’li erkek futbolcu giremedi.


Her şekilde hayatımıza sızan, dünyanın jandarmalığına soyunan bir ülkenin futbola sızma çabaları Brezilya tarafından son 45 dakikada püskürtüldü. Sanırım ABD'nin futbol dünyasında da süper güç olma çabaları bununla sınırlı kalmayacak. Konfederasyon Kupasına CONCACAF Şampiyonu apoleti ile gelen ABD için hedef 2010 Dünya Kupası. Bakalım 2009’da Güney Afrika’da finale çıkma başarısı gösteren ABD, 365 gün sonra nasıl bir performans sergileyecek.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

ABD kazanmasın diye çok dua ettim ama adamlar oynuyor.

Kerem Ölmez dedi ki...

Aynı yorumu ben de yapmıştım, bir futbol kalmıştı önde olmadıkları..Ama bu çok sürmez kanımca, yunanistan gibi geçici bir sıçramadan ibaret kalır..

Ali Ece dedi ki...

çok güzel yazı, ABD Dünya Kupası'nı falan kazanırsa herhalde bir daha mesleği bırakırım