15 Mayıs 2009 Cuma

Endüstriyel Tokat



Endüstriyel futbola karşı değilim, karşı gelsem kimin umrunda o da ayrı. Milyonlarca insanın takip ettiği, üzerine bahisler oynadığı, forma aldığı, bilet aldığı, bardak aldığı, yani kısaca üstünden milyonlarca Euro kazanılan bir sporun endüstriyel olmaması kaçınılmaz. Neden kimse endüstriyel hentbol'dan ya da endüstriyel eskirimden bahsetmiyor. Ayrıca endüstrileşmenin nereden geldiği de çok önemli. Kulüpler kurumsallaşıp birer aktif oyuncu oluyorlarsa faydalı bile olabilir, ancak kulüpler para babaları tarafından adeta gasp edilircesine ele geçirilir, bir ego tatmin ve kara para aklama merkezine dönüştürülürse sonuçta kaybedenin kulüp ve taraftar olacağı kesin.

İstisnası yok mudur tabi ki vardır. Kimi durumlarda büyük firmalar sponsorluk adı altında kulübe sadece para aktarmakta ve eğer kulüp yönetimi parayı efektif kullanırsa başarı uzak değildir. Bunun öyle bir örneği var ki "ey endüstriyel futbol sen adamı vezir de edersin rezil de" cinsinden.

Parma A.C. ! Parmesan peyniri ile övünen bir halk şehrinin futbol takımı ile de övünmeye başladı 1990 yılından itibaren. 1913 te kurulan futbol takımlarının başarıyı yakalaması 77 yıl sürdü. İlk kurulduğunda adı Parma'da değildi. Şehirdeki simgelerin kısıtlı olduğunu da anlıyoruz o yıllarda, parmesan ve Giuseppe Verdi var sadece. Verdi , İtalya opera sanatının en önemli temsilcilerinden biridir. Eserleri tüm dünyada en çok sahnelenen opera bestecisi de diyebiliriz. 1813'te La Roncole başlayan yaşamı, 1901'de Milano'da sona erdi.

Temmuz 1913 'te kurulan kulübe "Verdi Football Club" adı verildi. Sanatın hayata bu denli nüfuz etmesi, kitleleri etkilemesi, bir futbol kulübüne bir sanatçının adının verilmesi oldukça ilginç. Türkiye'de Sivasspor yerine Aşık Veysel Spor Kulübü olur muydu, ya da 1984'te Kırşehir Spor kurulurken Neşet Ertaş Futbol Kulübü ismi hiç düşünülmüşmüydü? Gerçi İtalya'da da bu sanat sevgisi sadece Temmuz'dan Ekim'e kadar sürdü ve Ekim 1913'te kulüp adının "Verdi" olan kısmını "Parma" olarak değiştirdi ve "Parma Football Club" oldu. Verdi, ne adı bir kulübe verildiğinde yaşıyordu ne de Kulübün adı değiştiğinde. Yine de güzel bir jest.

Parma ilk kez 1919-1920 sezonunda Emilian Şampiyonasına dahil oldu ve ilk sezonunda terfiyi son maçta kaybetti. Bu Parma için iyi bir başlangıç sayılabilirdi. 1924-1925 sezonunda Bölgesel Lige terfi eden Parma, 3 sezon burda mücadele ettikten sonra 1928-1929 sezonun sonunda Seria B'de mücadele etme şansını yakaladılar.

1930'da kulüp adını bir kez daha değiştirdi ve A.S. Parma adını aldı. 1932 yılında kötü bir performans gösteren Parma, küme düşmesine rağmen bölgesel lige değil yeni kurulan Seria C'ye adını yazdırdı.9 sezon geçirdiği Seria C'den sıkılan Parma 1942 de Seria B'ye terfi etti.

2. Dünya Savaşı nedeniyle 2 sezon liglerde maç yapılmadı. Hayat düzene girdikten sonra 3 sene Seria B'de mücadele eden Parma, 1948-1949 sezonunda tekrar Seria C yolunu tuttu. Seria C'nin gediklilerinden olan Parma 4 sezon geçirdiği ligten Seria B'ye 1953-1954 sezonunda yeniden yükseldi.

1954-1955 yılında Parma Seria B'de kendi rekorunu kırdı ve ligi 9. bitirdi. 1919'dan beri en yüksek lig derecesini aldı. Seria B'ye dikiş tutturmuş gibiydi Parma. Bu periyotta Ivo Cocconi 308 kere forma giyerek kulübün en çok forma giyen oyuncu rekorunu kırdı.

Parma ilk uluslararası maç deneyimini 1960-1961 sezonunda Coppa delle Alpi'de yaşadı. Alp Dağlarının uzandığı ülkeler arasında 1960'da başlayıp 1987 yılına kadar süren Coppa delle Alpi'de Parma, ilk maçını İsviçre'nin Bellinzona takımı ile yaptı. 1964-1965 sezonunda son sırayı alınca Seria B'ye veda eden İtalyan ekibi Seria C'ya ardından da Seria D'ye düştü.

1967-68 sezonunda akıllarına dahiane bir fikir geldi ve takımın adını bir kez daha değiştirler. Huzurlarınızda A.C. Parma. 1969 yılında ise şehrin diğer takımı A.C. Parmense ile birleştiler. Bu arada yöre halkının takımlarına isim koyma başarısı ile ancak "Bağlar Vural Spor" yarışabilir.

Parma için asansör takım dersek pek yanılmış olmayız. Kocaelispor ve Sakaryaspor gibi bir misyonu üstlenmişti Parma. 1972-73 sezonunda Seria B'ye tekrar çıkan Parma'da işler iyi gidiyor gibiydi. Ligi 5. bitirip, kendi rekorlarını 4 basamak daha geliştirdiler, ancak sonraki sezon tekrar Seria C'ye düştüler. 1978-79 sezonunda Triestina ile playoff finalinde karşılaşan Parma, şimdi Milan'ın teknik direktörlüğünü yapan Carlo Ancelotti'nin 2 gol attığı maçta Seria B'ye yükseldi. O zaman teknik patron Paolo Maldini'nin babası Cesare Maldini'ydi.

Ama baba Maldini takımı Seria B'ye tutunduramadı ve 1 sezonluk Seria B ziyareti sonrasında takım alışık olduğu yere, Seria C'ye döndü. 1984'te teknik direktör Perani ile bir kez daha bir sezonluk Seria B deneyimi yaşayan Parma 1987-88 sonuna kadar Seria C'de mücadelesini sürdürdü.

O sezon takımın başında ünlü İtalyan futbol adamı Ariggo Sacchi vardı ve henüz teknik adam olarak pek ünlü değildi.

Seria B'de sadece 2 sezon geçirebildi Parma ve bu sürede 3 teknik adam değiştirdi. 1989-1990 sezonunda takımın başında Türk Futbolseverlerin yakında tanıdığı Nevio Scala vardı. 1989 yılında başladığı görevindeki ilk sezonunda takımı tarihinde ilk kez playofflardan Seria A'ya taşıdı. 1990 yılının Mayıs ayının 27'sinde Reggiana ile yaptıkları maç 2-0 kazandı. Golleri Osio ve Melli kaydetmişti.

1990-91 sezonunda Sarı-Mavililer ilk Seria A mücadelesini Juventus'a karşı verdiler ve sahadan herkesin beklediği gibi mağlup ayrıldılar. Herkes bu asansör takımın katları şaşırdığını, birinin yanlışlıkla Seria C tuşu yerine, Seria A tuşuna bastığını düşünüyordu. Ancak 15 dün sonra Maradona'lı Napoli'yi 1-0 la geçerek tüm futbol kamuoyunu şaşırtmayı başardılar. Artık Parma şehrinin sadece parmesan peyniri ve Verdi'si yoktu. Bunlara A.C. Parma'da eklenmişti.

Parma'nın bu başarısı bölgedeki en büyük süt ürünleri firmasının da gözünden kaçmamıştı. Kulüple hemen hemen aynı adı taşıyan, Tanzi Ailesinin sahibi olduğu Parmalat firması sponsorluk karşılığında kulübün %45'ine sahip oldu ve Parmalıların deyimiyle "Altın Periyot" başladı.
Endüstriyel bir el tarafından tutulan Parma belki de küme düşeceği bir sezonda bu ele tutunarak Seria A'da kalmayı, hatta ligi 6. bitirerek UEFA Kupasına katılmayı bile başardı. İlk sezon için muhteşem bir başarıydı bu ve tüm zamanları en büyük rekoruydu.

1991-1992 sezonunda, UEFA kupasındaki ilk maçta 0-0 kaldığı CSKA Sofya ile sahasında 1-1 berabere kalan Parma'ını macerası kısa sürdü. Ancak o sezon finalde Juventus'u sahasında 2-0 mağlup eden Parma, ilk maçı kaybetmesine karşın kupaya ulaştı.

Parma - Parmalat birlikteliği ilk çiçeğini açmıştı ve henüz 2. sezonun sonunda bir İtalya Kupası getirmişti.
Ertesi sezon Kupa Galipleri Kupasına katılan Parma yine herkesi şaşırttı. İlk turda Ujpest, ikinci turda Portekizli Boavista, çeyrek finalde Çek Sparta Prag, yarı finalde İspanya'nın Atletico Madrid takımı geride bırakıp finale çıkan Parma'nın rakibi yine bir sürpriz takım, Belkçika'nın Royal Antwerp oldu. 12 Mayıs 1993'te Wembley Stadında oynanan finalde Antwerp'i 3-1'le geçen Parma ilk uluslararası kupasını kazandı.

1992-1993 sezonunu 3. bitiren Parma, Kupa Galipleri Kupası Şampiyonu kontenjanından yararlanarak ertesi sezon yine finale kadar gitti ancak finalde bu sefer rakip Arsenal'di ve kupa İngiltereye gidiyordu. Ancak Parma o sezon zaten bir Avrupa Kupasını daha müzesine koymuştu bile. Geçen sezonun Şampiyonlar Kulüpler Kupası şampiyonu Milan'ı 2-0 yenerek Süper Kupa şampiyonu apoletinide omzuna takmıştı. Seria A'da ipi 5. sırada göğüslüyen Parma UEFA kupasına 2. kez katılacaktı.

Vitesse, AIK, Atlhetic Bilbao, Odense, Bayer Leverkusen ve finalde Juventus'u geçen Parma müzesini genişletmek zorunda kaldı. 3 sezonda 3 kupa kazanan Parma'nın yıldızı hızla parlıyordu. Bu parlayan yıldızla birlikte pek çok futbolcu da Parma'nın transfer tekliflerini ardı ardı kabul ediyordu. Tomas Brolin, Hristo Stoichkov, Fabio Cannanvaro, Gianfranco Zola, Faustino Asprilla, Dino Baggio, Hernan Crespo , Enrico Chiesa ve Diego Fuser kısa sürede Parma formasını terletti.

Bu güne kadar Parma ile rekorlara imza atan Scala, Dortmund'un teklifine kayıtsız kalamadı ve yerini takımın eski oyuncusu Carlo Ancelotti'ye bıraktı. Ancelotti, 1996-1997 sezonunda takımı lig 2.si yaptı ve şampiyon Juventus'u sadece 1 puan gerisinde kaldı.

Ertesi sezon ligi 6. bitirebilen Parma, Şampiyonlar Liginde de pek bir varlık gösteremedi. Ancelotti takımı bıraktı ve yerine Alberto Malesani getirildi. O sezon ligi 4. bitiren Parma çifte kupa sahibi oldu. Finalde Fiorentina'yı 1-1 ve 2-2 ile geçen Parma, İtalya Kupasını bir kez daha kazandı.

Moskova'daki Luzhiniki Stadında, UEFA Finalinde Parma'nın rakibi Marsilya'ydı. Crespo, Vanoli, Chiesa skoru belirledi. Parma 3 Marsilya 0. Avrupa'da kupa kazanmak artık Parma için sıradan bir olay olmuştu. Ve Parma gittiği her yere göğsünde Parmalat reklamı ile gidiyordu.

2001-2002 sezonunda İtalya Kupası finalinde rakip yine Juventus'tu ve kupa Parma'ya gidiyordu. Bu Parma'nın müzesine götürdüğü son kupaydı.

2003-2004 sezonu oynanırken Enron'un Avrupa versiyonu sahne aldı ve Avrupa'nın en büyük şirket skandallarından biri patlak verdi. Parmalat'ın kasası boşaltılmıştı. 500 Milyon Euro'luk bonoların itfa edilememesi herşeyin başlangıcı oldu ve gerisi çorap söküğü gibi geldi. Yolsuzluğun tutarı 14,5 milyar Euro'ydu. Ailenin 8 üyesi hapse gönderildi.

Parmalat, Parma'nın elini bırakmıştı artık ve Parma tek başına yürümek zorundaydı. Pek çok oyuncuyla yollar ayrıldı. Daha sonra orta sıralarda yer aldı Parma ancak 2004-2005 sezonunda UEFA kupasında yarı finale kadar yükselmeyi başarmıştı. Avrupa kupalarında başarı Parma'nın genlerine kodlanmıştı artık.

2005 yılında Real Madrid'in eski başkanı Lozenzo Sanz Parma'nın hisselerinin sahibi oldu ama Parma ile kimyalar tutmadı ve 2007 yılında yollar ayrıldı.

24 Ocak 2007 tarihinde Tommaso Ghirardi Parma'nın yeni sahibi oldu. Ghirardi, 31 yaşındaydı ve Seria C2'de mücadele eden Carpenedolo sahibiydi. Göreve geldikten 1 ay sonra Ghirardi ilk kararını aldı ve takım sondan 2. durumdayken teknik direktör Pioli'nin yerine Claudio Ranieri'yi getirdi. Bu hamle takımı sadece 1 sezon daha Seria A tuttu.

2007-2008 sezonunda 3 teknik adam değiştiren Parma ligte kalma umudunu son haftaya kadar taşıdı. Son maçta İnter'le karşılaşan Parma, Ennio Tardini'de 2-0 mağlup olmaktan kurtulamadı ve rüya gibi geçen 18 sezondan sonra Seria B'ye düştü. Bu sürede 2 Uefa Kupası, 1 Süper Kupa, 1 Kupa Galipleri Kupası, 3 İtalya Kupası ve 1 İtalya Süper Kupası kazanan Parma'nın Seria A'da ise en iyi derecesi 2.'lik olabildi. Ligini hiç kazanmayan bir Uefa şampiyonu var mı acaba?

Parma 18 yıl içinde bir yıldızlar geçidi yaşadı. Dino Baggio, Cannavaro, Buffon, Di Vaio, Zola, Crespo, Ortega, Veron, Sensini, Stoichkov, Adriano, Taffarel, Junior, Simplicio, Aspirlla, Stanic, Frey, Lamouchi, Thuram, Appiah, Mutu, Alex De Souza, Brolin, Hakan Şükür ilk olarak sayabileceklerimiz.

Peki nasıl olmuştu da elinden tutan, ona destek veren elden tokat yemişti Parma. Başlarken de dediğimiz gibi yönetimlerin profosyonelleşmemesi ve başkanlık kriterinin cüzdan kalınlığı olması, takımların sponsorlara bağımlı olması, yapılan sözleşmelerin hukuki zeminin kaygan olması Parma'nın yediği bu tokadın ana sebepleri olabilir. Ancak Parmalat'ta işler iyi giderken Parma'da da iyi gitmesi, takımı Parmalat'ın sırtladığının bir göstergesi olabilir. Ancak ülkemizde İstanbulspor, Adanaspor, Manisaspor, Göztepe ilk aklıma gelen takımlar, bu takımların hepsi arkalarındaki sponsorlar çekildiğinde kendilerini alt liglerde buldular. Sponsorlar çekilmediğinde ise pek başarılıda sayılmazlardı.

Endrüstriyel futbola karşı değilim. Ama kendini salt sponsorlara bağlayan, taraftar ile arasına duvar ören, yönetimin reklam panosu haline getirilen, sponsor dışında gelir kaynakları yaratamayan futbola karşıyım.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Çok güzel ve detaylı bir yazı olmuş.