11 Ağustos 2010 Çarşamba

Hiddink'in Kodları..

Hagi, Türk futbol tarihini böylesine güzel motiflerle süslemeseydi Romanya ile oynayacağımız dostluk/hazırlık maçı bu kadar ilgi görmeyecekti. Bir futbol ustasının ektiği tohumların aradan geçen yaklaşık 10 yılda henüz bir meyve verememesi de ayrı bir konu tabi.

Eski milli takımlar teknik direktörü Fatih Terim, reklam filmlerinden arta kalan zamanında düzenlediği basın toplantılarında "milli takım taraftarı" kavramını ortaya attı ve bu eksikliği neredeyse her basın toplantısında yeniden dile getirdi.

Hemşehricilik hastalığının, mutasyona uğramış hali olan kulüpçülük bu düzeyde oldukça, Milli Takım taraftarı oluşturmamız zor görünüyor. Avrupa şampiyonası ve Dünya kupası gibi 4 yılda 20 gün oluşan sinerjiyi bu kavramın dışında tutmak gerekir.

Ne zaman bir milli maç olsa, ilk tantanası kadro seçimi üzerinden yaşanıyor. Hemen kılıçlar çekiliyor ve "X kulübünün Y oyuncusu yerine Z kulübündeki X oyuncu alınmalıydı" gibi eleştiriler başlar.

11 Ağustos'ta Saraçoğlu Stadında oynanacak Romanya maçı öncesi açıklanan kadro, internet sitelerine düşünce ben de bir şeyler söylemek niyetindeydim. Hiddink yaptığı basın toplantısında "Radikal değişikliklerden hoşmam." dedi ancak Gökhan Zan'ın her hangi bir takımda maça çıkması zaten başlı başına radikal bir değişikliktir.

Milli takımlar konusunda 2 ekol vardır. Birincisi Scolari ekolü. 2002 Dünya kupasında kadroyu nasıl seçtiği sorulduğunda "Elimdeki mevcut en iyi oyuncuları alt alta yazarım ve ona göre takım kurarım." demişti. Yani Scolari ve aynı tarzı benimseyenler için önemli olan formda ve iyi oyunculara sahip olmak. Sonra bu patlamaya hazır, formunun zirvesindeki futbolcuları koordine etmek kalıyor teknik adamlara.

Bir diğer ekol ise Fatih Terim ekolü diyebileceğimiz kulüp takımı görünümlü milli takım. Form durumu ne olursa olsun, takımında oynasın oynamasın milli takımda yeri her zaman hazır olan futbolculardan oluşan bu takımların kadro seçimleri her zaman daha çok eleştiri konusu olur. Newcastle'da bir kez bile sahaya çıkamamışken, Emre Belözoğlu Milli takımda kaptan olarak sahadaki yerini alıyordu.
Kazım Kazım, Gökhan Zan gibi takımında oynamayan futbolcular Terim'in en çok eleştirilen seçimleriydi. Başarısız bir Dünya Kupası elemeleri ardından Federasyon kimsenin itiraz etmeyeceği bir teknik adam arayışına gitti ve Guus Hiddink'i göreve getirdi.

Günay Kore'de biyografisi 500bin satan bir teknik adama karşı çıkmanın çok sağlam gerekçeleri olmalıdır. Ancak Romanya maçı kadrosunun açıklanması ile eleştiriler birden ayyuka çıktı. Milli takım stoperi apoleti ile transfer olan Zan, yeni takımda sezonda 9 maç oynayabilirken 3 ayda bir maç yapan milli takımda ise 7 maça çıktı. Yani milli takımın spoteri apoleti sağlam kalırken, yeni takımının üstüne yaptığı planları değiştirmesi gerekti.

Hiddink'i tanımlarken Simon Kuper "Küçük Ego" benzetmesini yapıyor. Egosu küçük, futbol bilgisi ve insanlığı büyük diyor Hiddink için. Ve başarının gelmesinin en önemli nedenlerinden birinin bu olduğunu söylüyor.
Hiddink'in en büyük hatası belki de Fatih Terim'in altında pasifize olmaya alışmış yardımcı antrenörlerine güvenmek olacak. Gökhan Zan'ın lisansında "her durumda milli takıma çağırılır" diye bir not olmadığına göre Gökhan Zan'ın seçimini kim yapar? Gökhan Zan sezonu 9 maçla tamamlayıp milli takıma gidiyorsa, onun yerine milli takımda oynamak isteyen gençlerin motivasyonunu kim yeniden sağlayacak?

Getafe'nin küme düştüğü sezondan bile daha kötü bir sezon geçiren ve İbrahim Toroman'ın form tutması ile kulübeye dönen İbrahim Kaş'ın olduğu milli takımın adelet terazine güvenini kaybeden gençler ya İbrahim Kaş gibi futbol oynamaya çalışırsa?

İsmail Köybaşı takımında İbrahim Üzülmez'i kesemezken siz Mustafa Keçeli'ye "İbrahim Üzülmez'in yedeğini aldık kusura bakma" mı diyeceksiniz?

Bu takım Oğuz Çetin'in seçimlerinden oluşuyorsa fena, yok eğer Hiddink'in takımı ise çok daha fena.

Hiddink'in yılda 1 hafta Türkiye'de geçirecek olmasından rahatsız değilim. Dünya artık çok küçük ve bir tuşla ulaşmadığınız yer yok. Ayrıca Fatih Terim'in yılın 365 günü Türkiye sınırlarında olması da Dünya kupasına gitmemize yetmedi.

Hiddink basın toplasında "Her zaman için modern futbolun gereklerini yerine getireceğiz. Atak bir futbol sergileyeceğiz. Zaten atak olmak, Türk futbolcusunun temel karakterlerinden birisidir.Her konuda fark yaratacağız. Benim takımım da hiçbir zaman defansif özellikli 5 orta saha oyuncusu olmayacak. Ya da hiçbir zaman tek forvetle mücadele etmeyeceğiz.” dedi kelimesi kelimesine. Buradan her maçı kazanmak için oynayacak bir takım seyretmeye devam edeceğiz gerçeği çıkıyor. Terim zamanı takım da kazanmak için oynuyor ama en kolay rakipler karşısında bile bazen bunu beceremiyordu.

Hiddink bir futbol elçisi olarak adalet terazisinin ayarını bir an önce gözden geçirir umarım. Gökhan Zan ve İbrahim Kaş sakatlıkları nedeni ile takımdan ayrıldı ve eğrisi doğrusuna denk geldi.

Ömer Erdoğan'ı onore etmek gereğini kimsenin duymaması ise ilginç..

0 yorum: