1 Eylül 2010 Çarşamba

YUMURTA KAPIYA DAYANINCA...

Bir süreliğine "duyumculuğun" tadahülden kalktığı bir sürece henüz girdik. Transfer sezonunun sona doğru hızlanan süreçte herkes gözünü ekranlara, kulağını radyolara kitlemiş "ha geldi ha gelecek" diye takımının yeni transferini beklerken akıllara pek çok düşüyor tabiki.

Avrupaya henüz veda etmiş takımların bir hafta rötarlı transferlerine bakınca Digitürk bu parayı neden verdi sorusu geliyor akıllara?

Eğer sadece Süper Lig hedefli çalışmalar yapılıyorlarsa - ki o bile yapılmıyor- ne diye bu kadar para harcamaya gerek var?

Transfer hem çok kolay hem de çok zor bir iştir. Transfer yapmadan önce çizeceğiniz yol sizin için transferi şekillendirecektir. Bundan futbolcunun takıma katkısı anlaşılmasın, o risk %15-20 arasında her transferde hakkını saklı tutar.

Transferin en minimal tanımı "takıma yeni bir oyuncu katmak"tır herhalde. Yeni oyuncular ile sezon için kadro planlamasını yapmak ve en sürdürülebilir kadro istikrarını sağlamak. Bu yöneden bakıldığında transfer denen şeyin bir nevi "eksik parçaya övgü" olduğunu görüyoruz. Eğer eksiğinizi görmezseniz, Beşiktaş gibi sağ kanadı doldurup sol kanadı öksüz bırakabilirsiniz. Transfer bir nevi kadro mühendisliğinin paraya dökülmüş kısmıdır.

Geçtiğimiz sezon Avrupa Ligine Atletico Madrid maçları ile veda eden Galatasaray'ın 4-6-0 dizilişini kullanamak zorunda kalması da bu mühendisliğin geçtiğimiz sezon Galatasaray için ne kadar kötü icra edildiğinin bir emaresi olarak gazete yapraklarındaki yerini aldı.

Transferin son 48 saatinde bomba patlatmak sadece paraya kıymaktır. Çünkü transferi son güne bırakmak ya elekten geçememiş oyunculara ya da ederinin çok üstüne takımından kopartabileceğiniz görece iyi futbolculara mahkum olmaktır. Seçeneklerin bu kadar daraldığı bir durumda sizin için gerekli parçaları makinaya monte etmek muhakkakki zordur.

Galatasaray'ın Misimoviç ve Insua, Fenerbahçe'nin Yobo ve Beşiktaş'ın Fatih Tekke transferlerine bakıldığında sadece Misimoviç'in adı 2 gün öncesine kadar transfer haberlerinde geçiyordu. Yani geriye kalan oyuncuların 48 saat içinde karar kılınan oyuncular olduğu ortaya çıkıyor.

Planlama konusunda sezon başında yapılan Stoch ve Quaresma transferi bir nebze olsun daha sistemli giden takımların olduğunu gösterse de Beşiktaş'ın kadrosundaki dengesizlikler, Fenerbahçe'ye tombaladan Yobo'nın çıkması aynı tasın aynı hamamda yıllardır durduğu yerde olduğunu hatırlattı bize.

Transfer sezonlarından menajerlere esir olan kulüplerin transferden kaynaklanan gelir gider denegesinde sadece 1 takımla artıda bulunması ilginç. Süper Lig'te sadece Kayserispor sezon sonu transfer işlemlerinden kar etmiş.

0 yorum: