25 Mayıs 2010 Salı

Lost, Ezel, Futbol, Popülizm

Lost 6 sezon sonunda nihayete erdi. Koskoca adayı tıpayla, paralel evreni arafla açıkladılar. Jack'in açılan sağ gözü ile başlayan hikaye yine kapanan sağ gözü ile bitti. Final bölümünü izlemeden önce Ezel'i izlemek için televizyonun başına kurulduğumda kumanda ile kanallar arası dans etme alışkanlığımın bu sefer beni mutlu etmeyeceğini fark etmem uzun sürmedi. Çünkü izleyecek bir maç, çözümlenecek bir taktik yoktu. Yeniden Ezel'e döndüm.

"Hızlı giden atın boku seyrek olur," sözünü ilk duyduğumda Ezel o zaman televizyonda Miroğlu diye bile boy göstermiyordu. Evet hızlı giden bir attı. Aynı Lost'u alıp 1 haftamı 14 inç ekranın başında harcadığımda ki ruh halini yaşatmıştı bana ilk bölümlerde. Ama gel zaman git zaman hem Lost hem de Ezel bende izlemese de olur, yapacak daha iyi şeylerin olmadığı anlarda hoş vakit geçirtecek şeylere dönü.

Beni sıkan şeyin toplumun geniş kesimlerini kucaklamak adına yapılan senaryo değişikleri olduğunu anlamam fazla uzun sürmedi. Evet sanat için sanat ve halk için sanat safhasını geçeli çok olmuştu ve önemli olan reyting için sanattı. Televizyon programlarının HIV'si olan reyting nice dağları devirdi ki sadece para için yapılan bu dizilerin ister ABD'de olsun ister ülkemizde reyting kaygısından uzak olması beklenemez.

Dün Ezel'i izlerken ister istemez kumandayı NTV'ye kodladım önceki yıllardan kalma bir alışkanlıkla belki "90 Dakika"'yı izleyebilirim diye. O anda futbol düştü yine aklıma. Televizyon aptal kutusuydu ya peki futbol neydi? Temelinde ikisi de bir gösteri ve izleyicilerin cebindeki paradan besleniyorlar. İzleyici dediğimiz halk kitlesinin istediklerine göre hareket etdilmediğinde onlarda cebindeki parayı harcamaktan vazgeçebilirler.

Futbol kulüplerini yönetenler de taraftarlarının övgüsüne mazhar olmak için onların istediklerini yapmakla yükümlü sayıyor kendini. Hatta taraftarın nabzını tutan yöneticiler aynı işi yapanlardan "iyi" sıfatı alarak ayrılıyor. Örneğin Beşiktaş bu sezonun başarısızlığını silmek için Quarezma bombasını atıyor ortaya, Aziz Yıldırım hedefe Rüştü'yü koyuyor, Galatasaray gönüllerin teknik adamı Terim ile flört ediyor. Tüm bunların sebebi de Ezel'deki sulanmanın, Lost'taki anlamsız finalin sebepleri ile aynı. Toplumun geniş kesimlerini kucaklamak adına yoldan sapmanın uzattağı yolu tamamlayamayacağını anladıklarında hızla en kısa yoldan varış noktasına gitmeye çalışıyorlar. Bu hızlı yolculuk sayesinde ister istemez hatalar ihlaller oluyor be o ana kadar memnun etmeye çalıştıkları dahil pek çok kişiyi memnun etmekten uzak bir noktada buluyorlar kendilerini.

Lost bitti, Ezel sulandı, futbol dünyası şike, teşvik tartışmalarından geçilmiyor. Ama hepsi halk için. Halkı memnun etmek için.

0 yorum: