13 Temmuz 2010 Salı

[ALINTI] Hollanda Beni Korkutuyorsun - Simon Kuper

Takımını finalde görmenin nasıl bir şey olduğunu merak eden varsa anlatabilirim. Biletimi alıp muhteşem Cape Town'da, okyanusun hemen kıyısındaki tribünlerde oturdum ve sevgili Hollanda'mın Uruguay'ı üç golle devirmesini seyrettim. Dehşete düşmüştüm. Bütün maç boyunca o kadar gergindim ki, maçın bir an önce bitmesini dileyip durdum. Yeniden bir taraftar haline gelmiştim ve bu berbat bir şeydi.

O ana kadar bütün Dünya Kupası'nı tam bir gazeteci olarak geçirmiştim. Hayat evden ofise, ofisten eve gidip gelmek gibiydi. Yani yorgun uyanılır, bir makale yazılır, ardından stadyuma giden "medya otobüsüne" atlanır, "stadyum medya merkezi"nde saatler harcanır, gündüz erken saatlerde oynanan maçtan bazı bölümler izlenir, 1957'den beri açık bir İngiliz yatılı okulundan gelen kantin yemeği yenir, sonra da Paraguay - Japonya maçı gibi bir maçta (0-0 bitti, Paraguay penaltılarla tur atladı) "medya tribününde" soğuktan donulur. Hayatta kalınırsa, yeniden medya otobüsüne atlayıp otelin yolu tutulur (öyle beş yıldızlı bir otel olmadığını da ekleyeyim).

Dışarıda ellerinde vuvuzelalarıyla taraftarların dolaştığını duyuyordum ama ben profesyonel bir iş icabı oradaydım. Zaten Hollanda'yı da salı günkü yarı finalden önce canlı olarak ancak bir defa izlemiştim. Danimarka'yla oynuyorlardı. Kazandılar ama zaferleri standart ve sıkıcıydı.

İngiltere elenip gidince acılar içindeki İngiliz arkadaşlarımla biraz muhabbet ettim. Ama onların nasıl hissettiğini ancak şimdi anlayabiliyorum. Ben Hollandalı değilim ama çocukluğumda on yıl boyunca Hollanda'da yaşadım ve o günden peri Portakallar'ı desteklerim. Milli takımınızı Dünya Kupası'nda seyretmek, çakacağından emin olduğunuz bir sınavda çocuğunuzu izlemek gibidir. Futbolcularınızı o kadar iyi tanırsınız ki, onlara inanmak zorlaşır. Herhangi bir Hollanda taraftarına göre, Khalid Boulahrouz, Chelsea'de yedek oturan, sonra Sevilla'da yedek oturan, en nihayet şimdi de Stuttgart'ta yedek oturan bir adamdır. Bazı yabancılar Gio van Bronckhorst'u Hollanda Kaptanı olarak görebilir ama Hollandalılar, onu mütemadiyen başarısız Feyenoord Rotterdam'ın yaşlı ve rakibini kaçırıp duran sol beki olarak tanır. Arjen Robben bile -sahadaysa- Hollandalılar açısından büyük maçlarda asla iş yapmayan biridir. Beri yandan, yarı final maçında Uruguaylı Diego Forlan ne zaman topu ayağına alsa bana daha iyi bir evrenden gelen, gizemli bir yenilmez güç gibi görünüyordu.

Hayatın Hollandalı taraftarlar için endişeyle yüklü olmasının sebebi Hollanda'nın -aslında neredeyse bütün takımların- başarısızlıklarla dolu tarihidir. İşin sonunda bir şeyler hep ters gider. Uruguay maçını izlerken aklımdan tüm bir Hollanda futbol tarihi gelip geçti. 1974'teki Batı Almanya - Hollanda, 1978'deki Arjantin - Hollanda, 1998'deki Brezilya - Hollanda, 2008'deki Rusya - Hollanda ve daha birçok maçtan sahneler hatırladım

Ama yine de bir şekilde finale geldik. Orada bulunmayı umuyorum. Çünkü bu muhtemelen ben tribündeyken takımımın oynadığı tek Dünya Kupası finali olacak. Korkunç bir şey bu.

Newsweek Türkiye (Sayı : 90)

0 yorum: