29 Eylül 2009 Salı

. . . Dışarı ! ! ! . . . Dışarı ! ! !

Eto'o ya muz atar mısınız? Ya da Muntari'ye fındık fıstık. Top Henry'nin ayağındayken içinizden goril taklidi yapmak gelir mi?
Cevabınız hayırsa siz bir futbol seversiniz.
Peki ya Diyarbakırspor şehrinize geldiğinde sahada 11 tane eli silahlı teröris ve tribünde yandaşları mı var sanıyorsunuz?
İlk soruya cevabınız "hayır" ikincisine "evet" ise siz sadece futbolu seversiniz.
Cevabınız iki soruyada "evet" ise bu yazı size yazılmış demektir, umarım anlarsınız.
Bursa'da oynanan bir karşılaşmada birazda topluluk psikolojisiyle tribünden yükselen seslere kulak tıkamak mümkün değil. Daha bi ay önce Adana Demirspor, Livorno'yu konuk edecek diye nasıl da heyecanlıydık. Zaten orada da dillendirilmek istenenler hedefe ne kadar ulaştı tartışılır. Bursa Atatürk Stadından yükselen ses, alçalan başka değerlerin habercisi olması adına oldukça önemliydi.
Newcastle forması giyerken hakkında ırkçılıktan soruşturma açılan Emre için hepimiz " Bizde ırkçılık" yok dememişmiydik. Oysa gördük ve duyduk ki daha beteri var. Kendi takımını desteklemek yerine rakip takım için atıp tutmanın faturası her hafta PFDK tarafından kulüplere ödetiliyor ancak bu işten nemalananlara hiç bir şey olmuyor.

Ekvator, Gaziantep, Kayseri, Bağdat, Samsun, İstanbul, Icha, Venissieux, Purhus, İzmir. Bu illerde doğmuş sahaya Diyarbakır formasıyla çıkan ve "bebek katilleri" ile aynı kefeye konan futbolcular. Nerede doğduklarının da önemi yok önceliği insana verdikçe (Aslında var; belki takımdaki Diyarbakırlı oyuncu sayısının azlığıdır Süper Ligte kalıcı olamamalarının nedeni.)

Aileni, eşini, çocuklarını, ananı, babanı bırakıp bir yere çalışmaya gideceksin, taraftar sana "Pkk dışarı" diyecek. Peki dışarısı neresi? Dışarıda ne var? O dışardaken sen içeride mutlu olabilecek misin?

Tüm dünyayı birbirne bağlayan çok az şeyden biri futbol. Güney Afrika'da bir siyahi oyuncu ilk kez milli takımda oynadığında bu mesele de burada kapındı demişti pek çok kişi ve bu futbolun gücüydü. Ancak şu anda yaptığımız bile bile "ayağımıza sıkmak"tan başka birşey değil. Her insanın bir hayat görüşü, hayat karşısında refleksleri vardır. Ancak bunların yansıması, stadına misafir gelen takıma ve taraftarına "katil" demek değildir. O zaman ne farkımız kalıyor, Hitler'den, Cezayir'deki Fransızdan, Çeçenistan'daki Rusyadan, "Asala"dan, "Franco"dan, Bizi onlardan ayıran ne? Ne oldu bizim algılarımıza? "Katili" ve "maktulü" birbirinden ayıramayacak kadar peder mi indi gözümüze?
Söylesenize biz kim oldu böyle?

1 yorum:

HackMan dedi ki...

Hadi ordan çok biliyosun..