15 Eylül 2009 Salı

BJK - MAN UTD ve BOŞA KOŞMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

Tenis yapı ve kural olarak futbola çok uzak bir spor. Teniste bireysellik ön plandayken, futbolda bireysellik takım uyumu içinde kendine yer bulmakta. Bu iki sporu ortak kılan ise "basit hata"ların sonuca etkisi. Bir tenis maçında rakibiniz topa raketi bir kere bile vurmadan size üstünlük sağlayabilir. Son iki maçtır Beşiktaş'ın yaşadığı da tam anlamı ile bu diyebiliriz. Basit hataların komplike sonuçları...

Dirençli futbol ile rakibine pozisyon şansı vermeyen Beşiktaş için "yenildik ama ezilmedik" muadili başlıklar hazırlanmıştır bile gazetelerin spor servislerinde.

Zaman zaman ekrana gelen istatistikler gösterdi ki topu çabuk kaybedeseniz tekrar kazanmak için çok daha fazla çaba sarfetmelisiniz. Topla oynama oranı %60 Man Utd lehineyken toplam koşma oranında Beşiktaş öndeydi. Bu da gösterir ki bir arkadaşımın deyimiyle "boşa koşmazsanız, boş koşarsınız".

Teker teker futbolcu değerlendirmesi yapmak, yıldız vermek işini gazetelere bırakalım. Yusuf'un kaybettiği topları kazanmak için boşa harcanan enerjinin getirdiği yorgunluğu atma işini de Denizli'ye.

Beşiktaş bu gün çok koştu ve mücadele etti ancak mücadelesi rakipten çok kendi pas hatalarına karşıydı.

Yenilen gol, Liverpool maçında Benayoun'a aynı servisi 3 kere yapan şef garson Hakan Arıkan'ın Scholes'e sunduğu tadımlık bir lezzetti ve Man Utd için gecenin tatlısıydı.

Basit hata yapmak aslında Beşiktaş için "basit" bir sorun değil çünkü hatayı çevirecek posizyon üretkenliği olmayınca hatanın "basitliği" gidiyor ve geriye sadece hataların üstüne bina edilmiş bir yenilgi kalıyor.

Defans ve orta alan arasındaki pas alışverişinde sadece veriş yapan defans ile alış yapamayan bir orta saha olunca Ömer Üründül tabiriyle "bloklar arası bağlantı" sorunu baş gösterdi ve gereksiz efor tüketimi maçın 60. dakikasından itibaren Beşiktaş'ı oyundan düşürdü. İçin ilginç yanı oyundan düşmemiş Beşiktaş ile oyundan düşmüş Beşiktaş'ın kaleyi bulun şut sayısı aynı. Sıfır.

Bardağın dolu tarafında top rakipteyken iyi gömülen, pozisyon vermeyen bir takıma sahibiz. Boş tarafı ise dolu tarafından fazla olduğu için maçtan puansız ayrılmaz zorunda kaldık. Orta sahada topla en çok buluşan oyuncu Nobre'ydi. Bu bile bardağın aslında ne kadar boş olduğunun bir göstergesi.

Topa sahip olmanın kıymetini bilmemek, boş koşmak bu maçın kaybedilmesinin ana sebebidir. 3-4 pas yaptığımıza maçın spikeri Emre Tilev'in ağzından çıkan sözcükler genelde "Ferrari, geriye Hakan, Hakan'dan Sivok. Sivok, Ferrari ile oynuyor. Vidic karşıladı" şeklindeydi.

Boşa koşmazsanız, boş koşarsınız. Belki de Sayın Denizli bizim bildiklerimizi unuttuğu için Şampiyonlar Liginde henüz puanı yok.

1 yorum:

stalker dedi ki...

"hakanın servisi" biraz haksız bir yorum olur bence.