15 Mayıs 2012 Salı

Maliye Bakanlığı Süper Final

Geçtiğimiz haftalarda borsaya açık dört takım sezonun ilk dokuz ayına ait bilançolarını sıra ile açıkladır. Açıklanan bilançolara baktığımız da gördüğümüz çok büyük sürprizler içermiyor. Özellikle Beşiktaş’ın bilançosunun Yıldırım Demirören yönetiminin son bilançosu olması açısından ayrı bir anlamı var. Kulübün ekonomik yapısı konusunda oldukça eleştirilen Yıldırım Demirören, Fikret Orman ve arkadaşlarına bazı parçaları kayıp bir puzzle bırakmış gibi. Ve yeni yönetimin bu bulmacayı bir an önce çözmesi gerekiyor.

Süper Final’de şampiyonluk yarışına giren dört takımın mali yarışını ilk 9 ayda Trabzonspor kazanmış gibi görünüyor.

UEFA’nin Finansal Fair Play uygulamasında gelirlerin üç kaleme ayrıldığından daha önce bahsetmiştik ancak tekrar hatırlatmak gerekirse; 

1    .       Maç günü gelirleri
2    .       Yayın gelirleri
3    .       Ticari gelirler

Bu gelirlerin toplamı o takımın futbol operasyon gelirleridir. Dokuz aylık bilançolar sonrasında görüyoruz ki en çok gelir elde eden takım 181.237.683TL ile Fenerbahçe, onu 130.534.754 TL ile Galatasaray izlerken, 119.092.348TL’lik gelir ile Beşiktaş bu iki takımın arkasından geliyor. Ve son olarak Trabzonspor 105.377.379TL’lik gelirin sahibi oldu sezonun ilk dokuz ayı değerlendirildiğinde.


Ticari gelirler ve maç günü gelirlerinde Fenerbahçe açık ara rakiplerine fark atarken, Şampiyonlar Liginin katkısıyla Trabzonspor yayın gelirlerinde en yakın rakibinden neredeyse 30milyon TL fazla gelir elde etti.

Futbol operasyon giderlerine göz atmak gerekirse en çok para harcayan kulübün 155.885.519TL ile Fenerbahçe olduğunu görüyoruz.En az gider ise 70.685.975TL Trabzonspor’a ait.

Futbol operasyonundan tek zarar eden tek takım ise 10.817.689TL ile Beşiktaş oldu. Tabi şunu belirtmek gerekir bu harcamalar içinde nakit çıkışı gerektirmeyen futbolcu amortismanları bulunmamakta. Amortismanlar eklendiğinde Fenerbahçe 1milyonTL, Trabzonspor ise 19,3milyonTL kara sahip. Bu kısım tamamen futbol ile ilgili olan kısım. Buradan sonraki kalemler ise yönetim, pazarlama ve finansal giderler.

Operasyon karını net kara dönüştürebilen tek takım ise Trabzonspor. 19,3milyonTL kar eriyerek 8,1milyonTL’ye kadar gerilemiş durumda. Ancak Beşiktaş ve Galatasaray’ın zararları sonrası, tablonun dibinde kar görmek Trabzonspor taraftarının ve yatırımcılarının yüzünü güldürecek cinsten.

Futbol ve finans operasyonları dışında kalan yönetim ve pazarlama harcamalarında 50milyon TL ile birinci sırada Beşiktaş var. Beşiktaş’ın dava ve icralar için sadece noterlere ödediği ücret 1milyonTL’nin üzerinde.

Borç baskısını banka kredisi ile döndüren kulüpler için Finansal Gelir/Giderler önemli bir kalem. Finansal gelir/gider öncesi 7,8milyonTL kar açıklayan Galatasaray 27milyonTL faiz ve kur zararını sonrası net 20milyonTL zarara ulaşmış durumda.

Kur farkı kısmını bir örnek ile açıklarsak faydalı olacak sanırım. 

Örneğin Galatasaraylı yöneticiler Melo ile Torino’da müthiş İtalyan kahve kokuları ile bezenmiş bir kafede pazarlığa oturdu. Galatasaraylı yöneticiler Melo’ya gel derken, Melo her nefes aldığında içine çektiği kahve kokusundan ayrılmamak için sezonluk 3,3milyon€ talep etti. Ve Galatasaraylı yöneticiler bunu kabul ettiğinde tarihler 22.07.2012’yi gösteriyordu. Yapılan protokolde 31.05.2012 tarihine kadar her ay bu para Melo’ya ödenecekti.  22.07.2012 tarihinde hemen sözleşme imzalandı ve Galatasaray Melo’ya karşı 3,3milyon€ yükümlük altına girdi ve o gün kur 1€=2,3658TL’ydi. Yani Galatasaray’ın yükümlülüğü 7.807.140TL’ydi. Melo’ya aylık ödenmesi gereken 275.000€ ödenemeye başladı ama kur sürekli artıyordu. İlk taksitin ödeneceği 22.08.2011 günü kur 2,5525TL oldu. Durum böyle olunca Galatasaray yönetiminin 275.000€ almak için 22.07.2012 tarihinde döviz bürosuna 650.595TL ödemesi yeterliyken  bir ay sonra ödemesi gereken rakam 51.343TL artarak 701.938TL’ye çıktı. Tüm kulüplerimizin oyuncular ile yabancı para karşılığı anlaştığını ve yine bonsevis bedellerinde de yanabı para kullanıldığını düşündüğümüzde kur riski oldukça yükseliyor. Yurtiçindeki transferlerin ve oyuncu anlaşmalarının TL cinsinden yapılması tüm kulüplerin menfaatine olacak gibi.

Faiz ve kur yüzünden bazı kulüpler zarar ederken kurumsal finansman yönetimini iyi yapan ve borç yükünü düşük tutan kulüplerin bu işi lehlerine çevirdiği aşikar. Beşiktaş ‘ın 84,9Milyon TL zararının %41’i yani 34,9 Milyon TL’si faiz ve kur farkından oluşurken, Galatasaray’ın bu kalemlerdeki gideri 28,3 Milyon TL. Trabzonspor 232 Bin TL gibi makul bir zarar yazarken, mevcut durumda nehri tersine takım Fenerbahçe. 2,9 Milyon TL’lik Finansal kar Fenerbahçe’nin finansal kaynaklarını ve atıl parasını iyi değerlendiğinin işaretlerini veriyor.

Kulüpler bunca faiz öderken bankalara olan borçlarına da bir göz atmak gerekli.

Bankalara en borçlu takım sanıldığının aksine Beşiktaş değil. 55,4 Milyon TL’si kısa vadeli olmak üzere toplam 152,8 Milyon TL banka borcu ile Galatasaray bu alanda başı çekiyor.Ardından Beşiktaş 135 Milyon TL ile geliyor ki bu borcun %33’lük kısmı kısa vadeli, yani 28.02.2013 tarhine kadar ödenmeli. Trabzonspor 65,8 Milyon TL kısa vadeli, 9,4 Milyon TL uzun vadeli borcu ile bankalara en az borcu olan takım.

Fenerbahçede ise durum biraz daha farklı. Bilanço tarihi olan 29.02.2012 tarihi itibarı ile Fenerbahçe’nin bankalara olan borcu 98.441.949TL. Ancak bilindiği üzere Fenerbahçe bilanço tarihinden sonra yani Mart ayı içinde tahvil satışı yaparak taraftarına ve Fenerbahçe’nin mali yapısına güvenen yatırımcılara 100Milyon TL borçlandı ve bu borçlanmadan elde edilen para ile banka kredileri kapatıldı. Fenerbahçe’nin bu hamlesinin ilk ve en önemli yararı bir senede ödenmesi gereken borç tahvile çevrilerek 3 seneye yayıldı. 

Fenerbahçe’nin 98,4 Milyon TL borcu, 31 Milyon $, 3 Milyon € ve 33,7 Milyon TL’den oluşuyor. Eğer Fenerbahçe tahvilden topladığı para ile bu borçları kapatma yoluna giderse kur riskinden kurtulmuş olacak. Ayrıca eklemek gerekir ki Fenerbahçe mevcut ve gelecek borçlanmalar için Denizbank AŞ’ye TFF’den gelecek naklen yayın paralarına ilişkin 50 Milyon TL’lik temlik vermiş durumda. Bu temliği başka yerlerde kullanıp, yapılabilecek ektra işlerin de önü açılmış oluyor bu sayede.

Borçlardan resmin büyüğüne yani bilançolara baktığımızda ise karşımıza Dernek garabeti çıkıyor. Futbol kulüplerinin halka arz tarzlerı birinden farklı. Galatasaray ve Fenerbahçe gelirlerinin bir kısmını Dernek statüsündeki kulüpte bırakırken, Beşiktaş ve Trabzonspor tüm gelirleri ve giderleri ile borsaya açılmış durumda. Bilançoları ve aktif büyüklükleri incelerken bunu göz önünde bulundurmak gerekli.

 

Öncelikle bilançonun tanımı ile başlamak hiç fena olmayacak. Bilanço bir şirketin sadece belli bir andaki –ki yukarıdaki bilanço 29.02.2012 gününü göstermekte- sahip olduğu varlıkları ve bu varlıkları almak için kullandığı kaynakları gösteren tablodur. Belli bir anı gösterdiği için bir gün sonra değişmiş olması olasıdır. Ancak genel yapı hakkında yeteri kadar fikir sahibi olmamızı sağlar.

Kısa bir örnek gerekirse Gökhan Emreciksin amatör bir kulüpte futbola başlar 10BinTL para biriktirir. Araba almak niyetindedir. Galeriye gider. 25BinTL’ye galerici ile anlaşır. Aradaki farkı bankaya borçlanır. Gökhan Emreciksin bu araba ile kaza yapmaz ise artık 25BinTL değerinde bir varlığa sahiptir ve bu varlığı almak için 10BinTL sermaye kullanmış, 15BinTL’de borçlanmıştır.

Kulüplerin bilançolarına geri dönecek olursak hiçbir kulübün cari varlığı yani kasası, bankadaki parası, storedaki malı, sattığı futbolcu için alacağı bonservis gibi 1 yıldan daha az bir sürede paraya dönüşecek varlıkları, 1 yıl içinde ödemekle yükümlü olduğu borçlarını karşılamıyor. En fazla Cari varlığa sahip takım 29.02.2012 günü Galatasaray iken yine en fazla yükümlülüğe sahip da Sarı-Kırmızılılar olarak görünüyor. Ancak mali tablolar analizi dersinde ilk öğretilen formülü yani Cari Oran’ı kulüplerimize uyguladığımızda alınan sonuç hiç iç açıcı değil. 

 

Cari oran ,cari varlıkların kısa vadeli borçlara bölünmesi ile bulunur ve bir şirketin borç ödeme kapasitesini gösterir. Kulüplerimizin cari oranlarına baktığımızda Fenerbahçe ve Beşiktaş tüm stoklarını storelarda eritseler, tüm alacaklarını eksiksiz tahsil etseler, banka ve kasadaki paralarını da üst üste koysalar 1 yıl içinde ödemeleri gereken 100TL’nin sadece 16TL’sini ödeye biliyorlar. Ancak dediğimiz gibi Fenerbahçe borcunu kısa vadeden 3 yıla yaydığı için bir sonraki bilançoda bu görüntünün değişmiş olmasını bekliyoruz.

Galatasaray ve Trabzonspor ise nispeten daha bir görüntü çiziyorlar.

Öz Kaynak düzenine dönmekten en çok söz eden iki takım olan Galatasaray ve Beşiktaş 29.02.2012 günü sahadakinden daha kötü bir Öz Kaynak düzenini mali tablolarında ortaya koydular. Beşiktaş -286milyonTL, Galatasaray ise -235milyonTL öz sermayeye sahip. Öz Sermaye neden mi bu kadar önemli? Gökhan Emreciksin’nin arabasına geri dönelim isterseniz. Verdiğimiz örnekte Gökhan 25biTL’ye bir araba almıştı ve 15BinTL borçlanmıştı oynadığı kulüpten alacağı maaşa güvenerek. Ancak takımın sahibinin sucuk üreten şirketinin Sağlık Bakanlığı kontrollerinden geçemediği gazetelerde boy boy reklam olup “at eti mi yiyoruz?” manşetleri atılınca Gökhan’da maaş alamadı. Maaş alamayınca bankaya ödeme yapmak ve borcunu kapatmak için arabasını aldığı fiyata sattı. 25BinTL’yi cebine koyan Gökhan gitti bankaya 15BinTL borcunu ödedi ve cebinde 10binTL parası kaldı.

Beşiktaş ve Galatasaray mevcut durumları ile şirkete ait tüm varlıklarını satsalar bile 200MilyonTL’nin üzerinde ödememiş borçları kalıyor. Bunun sadece şirketlere ait olduğunu belirtmekte yarar var çünkü bunu okuyan spor severlerin aklına Galatasaray adası ve Fulya projesi gelebilir ancak onlar daha öncede belirttiğimiz gibi derneklerin mal varlıkları içinde.

Galatasaray bu eksi öz sermaye halinden kurtulmak için sermaye artırımına gitti ve Beşiktaş’ta kayıtlı sermaye sistemine geçerek çok yakında bu konu ile ilgili adım atacağının sinyalini verdi çünkü UEFA’nın Mali Kriterlerinden birinin de eksi öz sermayeye izin vermemek olduğunu belirtmek gerekir.

 

Bir başka UEFA kriteri de oyuncu maaş ve ücretlerinin toplam gelire oranı ile ilgili.  UEFA mali kriterlerinde “futbolculara vadesi geçmiş borç olmayacak” diyor. Ancak böyle bir kural koymak tek başına işe yaramıyor buna uygun şartların da UEFA tarafından hazırlanması gerekiyor çünkü arka bakçesinde petrol bulan, gaz bulan herkesin bir anda girdiği futbol dünyasının devamını sağlayacak olan oyuncuların ücretlerini garanti almak gerekiyor. Çünkü petrolün de gazın da bir sonu olduğu aşikar. Bu durumda UEFA kulüplere ödemelerde zorlanmamaları için baştan bir kural getiriyor ve diyor ki “ Futbolcu ve teknik heyete verebiledeğin ücret, maaş, prim , ikramiye adı her neyse gelirinin %70’inin geçemez.”

 

Borçlanma konusunda at başı giden iki kulübümüz yine bu kriterde ön sıralarda yer alıyor. Galatasaray sezonun ilk 9 ayında gelirinin %79’unu futbolculara ödemiş. Beşiktaş ise %70 ile tam sınırda yer alıyor. Yani her 100 dekoderden 70 tanesi, her 100 kombineden 70 tanesi ve satılan her 100 formadan 70 tanesi futbolculara gidiyor. Ki Beşiktaş’ta bunun gitmediği ortada çünkü Ernts, Hilbert, Edu ücretlerini alamadıkları gerekçesi ile FİFA’ya baş vurmuş durumda.

Galatasaray için durumun düzeleceğine dair bir emare sermaye artımında şirketin büyük ortağı Galatasaray Derneği bu artırıma cebinden para vermemek için Vip Koltuklar ve Locaların bir kısmının gelirini şirkete devretti. Durum böyle olunca Galatasaray’ın maç günü gelirlerinde  ki bu ücret gelir dengesini aşağı yönlü etkileyecektir.

Son olarak maç günü gelirlerinden bahsetmek gerekli sanırım.

 

Futbolun en önemli iki unsuru vardır. Birincisi sahada ter döken futbolcular ikincisi ise takıma sağladıkları katlı ile o futbolcuların dolaylı yoldan da maaşlarını ödeyen taraftarlar. Ülkemiz maç günü gelirleri açısından oldukça geride. Statların  devlete ait olması, bilet fiyatlarına yansıtılan KDV yükü, ulaşım problemleri gibi pek çok sorun stadyumları hem bakımsız hem de seyircisiz bırakmış durumda. Almanya ve İngiltere’de kulüpler gelirlerinin %40’a yakın bir kısmını maç günü gelirlerinden sağlarken bizde durum yayın gelirleri üzerine kurulu. Mevcut durumda durumu en iyi yöneten takımın Fenerbahçe olduğu görünüyor ancak Galatasaray kombine satışlarını şirkete aktarmıyor. O yüzden maç başına gelirin göründüğünden fazla olduğunu söyleyebiliriz. Ama bilançoların bize söylediği Fenerbahçe’nin maç başına 3 Milyon TL kazandığı geçtiğimiz 9 ay içinde. Ancak bu hesaplamaya kadın ve çocuklara oynanan maçları da eklediğimizde rakam daha da artacak.

Futbol dünyasının geçtiği kaotik süreçten bilançoların geçmemesi mümkün değil. 4 kulüp içinde 9 ay sonunda karda olan bir kulübümüz var. O kulübümüze de 55 Milyon TL Şampiyonlar Ligi geliri gelmese bu gün 44MilyonTL bir zarardan söz edebilirdik.

Fikret Orman’ın 1 Mayıs günü UEFA’da duruşmaya çıktığını ve bunun sebebinin mali tablolar olduğunu hatırlatmakta yarar var.

2 yorum:

Kartal Bafiler dedi ki...

Çok iyi analizler,yazdırıp okumakta fayda var.Teşekkürler.

Kerem Akbaş dedi ki...

Teşekkürler ilginize.