5 Ekim 2010 Salı

Hiddink'e Teslim Olmak.

Futbol dünyasında ite kaka kendine yer arayan ulusların bu itiş kakış içinde avantajlı hale gelmesinde bir figür var ki dünya futbol düzenine çalıştırdığı takımlar ile çomak sokan Hiddink. Hiddink'i "Yaptıklarını yapacaklarının teminatı" olarak İstinye'de federasyon binasındaki kasaya koyan TFF, "yapmadıkları yapmayacaklarının teminatı olan" Oğuz Çetin ile birlikte 2012 yolunda treni bu ikiliye teslim etti.Milli takım teknik direktörlüğü söz konusu olduğunda "kadro seçimi" seçilenleri ve seçilmeyenleri ile en yumuşak karındır. Eleştriler bu zayıf halkadan yapılır ve eğer bel altı vurulacaksa bu seçimler kulüp bazına indirilerek teknik adamın başı yenir. En son başı yenen teknik adam olarak Ersun Yanal TFF bünyesinde "Futbol Genel Koordinatörü" gibi yuvarlak bir sıfatla dimdik ayakta duruyor.

2012'ye gitmek bizim için asıl amaç mı yoksa "futbol kültürü" ve "ekol" yaratma amacı içinde sadece hedeflerden biri mi? Hiddink'ten ne beklediğini açıklamayan bir federasyon için başarı kıstası nedir? Bunlar merak edilen konular.

Ama ne olursa olsun Türkiye Milli Takımının başında Hiddink varsa ona teslim olmak gerekir. Başka seçenek yoktur. Beni "Türk hekimlerine emanet ediniz" diyen Mustafa Kemal gibi Türk futbolunun da "Beni Hiddink'e emanet ediniz" deme zamanı gelmiştir.Simon Kuper'ın Hiddink ile FT için yaptığı röportajda can alıcı noktalar var. Bunların bence en dikkat çekeni ise Hiddink'in oyunu 3 aşama ile açıkladığı bölüm. "Topa sahip olduğunuz zaman, olmadığınız zaman ve aradaki zaman." Hiddink'e göre, sonuncusu bir takımın diğerine topu kaptırdığı zaman demek ve muhtemelen oyundaki en yaşamsal an. Çünkü futbolda olduğu gibi her alanda kazanmakla kaybetmek arasında ince bir çizgi var. "Kazandım" düşüncesinin parmak uçlarına kadar inen bir karıncalanma ile insanı sardığı anda "kaybettiğini" öğrenmesi yakın tarihin en önemli spor olayı olarak kayıtlarda duruyor.

Türk futbolu için sadece 1996-2000 yılları arasında var olan bir kavram var; "İstikrar". İstikrardan Hiddink'in anladığı sakat da formsuz da olsa hep aynı oyuncuları çağırmak diye düşünülebilir ancak Hiddink'in asıl amacı bu takımı daha "Avrupalı" yapmak. Ama bunun için de bir kredi , yeni denemeler yapmak için zaman kazanması gerekiyor. Tek tek futbolcular üzerinden Hiddink'i eleştirmek bizim açımızdan sosyal bir boşalmadan başka birşey olmayacak çünkü bu eleştrileri bir önceki milli maç serisinde de yaptık ama Milli Takımın 6 puanı var ve ikincilikte çekişeceğimizi düşündüğümüz Belçika'yı geçmeyi başardık.

Türk Milli Takımı Hiddink'e teslim olmalı. Hiddink eleştrilmez değil elbet ama bunu izan ve insaf sınırları içinde yapmak, beklemek ve görmek gerekir ne kadar zor olsada. Akdenizli kimliğimizi, şark kafa yapımızı ve istikrarsız futbol kimliğimizi yeniden çıkartmak için Hiddink belki de son şans.

0 yorum: