10 Nisan 2010 Cumartesi

Ameliyat Masası : Bursaspor


Ligin son düzlüğüne bu kadar takımla girmeyeli bayağa olmuştu. Genelde at başı giden 2 takımlı şampiyonluk yarışına alışık olan herkes için futbol olarak kısır ancak mücadele olarak vasatın üstünde olan ligin ilgi çekiciği tartışılmaz.

2 sezon boyunca Sivas'ın yaptığını bu sezon Bursaspor'un yapması 3 sezonluk bir geleneğinimiz olmasını sağladı. Artık sezon başı hesaplarında, hesapta olmayan bir Anadolu takımını da bir yere yazmak gerekiyor. Bu sezonun hatta son 1,5 sezonun en başarılı takımı diyebiliriz Bursaspor için. Geçen sezonun ikinci yarısında 33 puan toplayarak 2. yarı puan tablosunun en istikrarlı takımlarından biriydi Bursaspor. Geçen sene temelleri atılan yapının üstüne konan harçların şekillenmesi sonucunda Bursaspor'un şampiyonluk şansı sesli olarak dillendirilmeye başladı. Bursaspor şampiyon olabilir mi? Bütün maçlarını kazanırsa olabilir. Bu da Bursaspor'un şampiyonluğunda ilk etkenin yine Bursaspor olduğunu gösteriyor.


Peki Bursaspor ligte bu konuma nasıl geldi? Öncelikle en önemli faktörün teknik direktör olduğunu belirtmek gerekir. Ligin ilk 4 sırasını oluşturan takımlar içinde teknik adamı ile en uzun süre çalışan 2. takım Bursaspor. Daum her ne kadar Fenerbahçe ile daha önce çalışmış olsa da 3 sezonluk ayrılık, herşeyin silbaştan yeniden inşa edilmesi gereğini ortaya koydu bu sezon. Rijkaard ise Galatasaray da bir devrim yapması umudu ile getirildi takımın başına. Henüz ne futbolcular Rijkaard'ı ne de Rijkaard futbolcuları anlıyor. Zaman içinde anlaşmazlıkların giderilmesi ile devrim yapılması umudunu herkes taze tutmalı.


Mustafa Denizli ile sözleşmesini bir sene daha uzaran Beşiktaş ise ilk 4 içinde hocası ile birlikteliği en uzun takım. Her ne kadar ilişki uzun olsa da Mustafa Denizli'nin ilişkinin heyecanını canlı tutmak için yaptıkları istikrardan uzak yapı ortaya çıkardı.


Ertuğrul Sağlam'ın Bursaspor ile geçen 1,5 senesi her gün üzerine birşeyler koyarak geçti. Bursa şehir olarak hem ekonomik hem de kültürel yönden Türkiye'nin büyük şehirlerinden. İzmir'in TSL'de temsil edilmemesi, Ankara'nın şampiyonu olmayan tek Avrupa başkenti olması, Trabzonspor'un ise sabır erdemini koruyamaması, Anadolu'nun şampiyon çıkartamamasının sebeplerinden sadece birkaçı.

3 büyükler dışında ne zaman bir takım çıkıp ligi domine etmeye başlasa yükselen ortak ses büyüklerin(!) kötülüğünden kaynaklanan bir durumun varlığına işaret eder. Gözden kaçan kısım ise kötünün olduğu yerde ondan görece iyilerin olduğudur.

Bursuspor'un peşine taktığı 3 büyükten farkı skor üretme anlamında Galatasaray kadar üretken , savunma anlamında ise Beşiktaş kadar becerikli olması. Bu iki özelliği bir arada taşıması aynı zamanda liderliğin de paralosı gibi. Maç başına yakalanan 1,93'lük gol ortalamasının yanına 0,83'lük bir gol yeme oranı eklenince ortaya çıkan sonuca şaşırmamak gerekir.

2008 Avrupa Şampiyonasında Türkiye'nin sergilediği futbol, 90 dakikalık periyotlarla ortaya konan performans patlamasıydı. Maçın ilk ve son düdüğü arasında sadece 17 dakika skor avantajıyla oynayan bir takımın yarı final oynaması herkes için bir sürprizdi. Bu sürprizin medyadaki yansıması ise "kaotik" futbol kalıbına sokuldu. Bu gün Bursaspor'un da oynadığı futbolu böyle değerlendirebiliriz.

Kadro yapısına baktığımızda Bursaspor'un fark yaratan yerinin "istikrar" olduğunu görüyoruz. Sakatlıklar ve cezalılar dışında ideal kadroyu saymak istediğimizde 7-8 oyuncu bir çırpıda ağızdan çıkıveriyor. Son 5 maçı 13-14 oyuncu ile oynadığını düşünürsek rotasyon yapmaya elverişli olmayan bir kadronun 30 hafta sonunda zirvede olması oldukça düşündürücü.

8 golle takımın en skorer ismi olan Ozak İpek'i 7 golle izleyen Batalla yeri geliyor 2-3 maç kadroda kendine yer bulamıyor. Önümüzdeki günlerde 8 farklı takıma transferi haber olacak Sercan Yıldırım oyundan alınıyor. Beşiktaş savunmasına kurtarıcı olarak gelen Zapo haftalarca yedek kulübesinde şampiyonluk kutlamasında nasıl bir şov yapacağını tasarlıyor. Defansın ortasında kim ile oynarsa oynasın güven veren ve bu güven ile kendini rakip ceza alanında gol ararken bulan Ömer Erdoğan 6 golle gol krallığında Nobre'yi Semih'i Jo'yu geride bırakabiliyor.

Kaotik futbol diye tarz varsa ve rakip üstüne gelirken nasıl çılgınca bir savunma yapıyorsa Bursaspor', topu kaptığında da aynı şekilde hücüm ediyor. Topu alan soluğu rahip yarı anada alıyor. Mehmet Demirkol'un bu yazısı daha doğru ve düzgün kelimelerle anlatıyor ne demek istediğimi.

Beşiktaş günlerinde yaşadıkları ve harcadığı futbolcular düşünüldüğünde Ertuğrul Sağlam'ın edindiği tecrübeler Bursa için bulunmaz bir nimet gibi. Büyük takımlarda oynamış ancak orada kendini kabul ettirememiş, o camianın bir parçası olmaktan ziyade antrenman futbolcusu olmuş bir kaç futbolcuyu, "altyapı" patentli oyuncular ile o kadar güzel kaynaştırmış ki Ertuğrul Sağlam, pilav üstü kuru fasülye gibi onları birbirinden ayrı düşünmek neredeyse imkansız. Beşiktaş'ta geçirdiği sezonlarda toplam asist sayısı bu sezon yaptıklarının yarısına eşit olmayan bir Ali Tandoğan'ı küllerinden doğrumak Ertuğrul Sağlam'a Beşiktaş'ta değil Bursaspor'da nasip oldu. Ömer Erdoğan gibi Galatasaray tecrübesi olan ama bu gün hiç bir İstanbul takımının defansın ortasını teslim etmeyeceği bir oyuncudan Hierro, Blanc gibi golcü bir "DC" yarattı Sağlam.

Pandoranın kutusundan çıkan son kötülük derler "umut" için. Ertuğrul Sağlam ve Bursaspor'lu oyuncuların şehrin en orta yerine ektikleri "umut" tohumunun bu gün filizlenmesi ve şehri bir rüyanın gerçek olacağına inandırmasına Sivasspor ile tanık olmuştuk. Baskı, stres, kapasite ve buna benzer binlerce sebepten ötürü şampiyonun Bursaspor olmayacağına inan milyonlar var. Taraftar atışmalarında bir cephe daha açılsın istemeyenler var. Beşiktaşlıdan, Fenerbahçeliden yahut Galatasaraylıdan laf yemenin alışkalığı ile can acıtma eşiğinin yüksek olmasının korumasında olan 3 büyük takım taraftarı için Anadoludan gelecek "laflara" karşı alınmış gardlar yok.

Basın için açılacak parantezin kapanma olasılığı şu an için yok. O yüzden açmayalım şimdi bu parantezi. Cadı kazanında elinde sopa ile kazanı karıştıran Bursaspor daha ne kadar duracak o kazanın başında onu seyredelim keyifle.

Buraya kadar okuyabildiyseniz ne mutlu bana.

1 yorum:

ena dedi ki...

Çok güzel bir tespit, çok güzel bir sunum. Akıcı dilinle farkında olmadan sonuna kadar getirmişsin sen zaten okuyucuyu elinden tutup.
Ne yalan söyleyeyim, kıskandığım benzetmelerin de var:)