10 Mart 2010 Çarşamba

Tarafını Seç.! Lige Tepeden Bir Bakış

Genel olarak ligin alt tarafı yapılan için "cadı kazanı" benzetmesi erteleme maçları sonrası artık ligin üstü geçerli bir benzetme.

Ankaraspor'un kısa yoldan Türk futbol tarihinden silinmesi, Denizlispor'un teknik direktör kıyımı sonrasında aşağıda durum bir nebze olsun durgun. Ligin son haftalarına doğru orta sıra takımlarından tulum çıkartağı kesin olan küme düşme hattındaki takımlara olan ilgi bu sene ligin tepesine kayacak gibi görünüyor.

Futbolu her ne kadar buraya tarafsız yazmaya, olayları objektif değerlendirmeye çalışsak da çoğumuzun futbol dünyasına açılan bir penceresi var. Bu pencere çerçevesinden yaşıyoruz futbolu. Bu gün yaşadığımız futbol ortamında ikiden fazla takımın şampiyonluk mücadelesinde olması pek alışık olduğumuz bir şey değil. Genel olarak 3 takımın şampiyonluk paralosıyla girdiği ligte ilk yarıda bu 3 takımdan biri havlu atar, kalan iki takım da sezon sonuna kadar hem saha içinde hem de dışında tam manasıyla kapışırdı. Artık bu ezber bozulmaya başladı. Önceki iki sezonda ezberi bozan Sivasspor oldu. Ancak bu yine 2 takımlı yarışa engel olamadı. Henüz ligin 2/3'lük kısmı bitmiş olsa da oluşan tablo sonrası zevkten 4 köşe olmayan birileri varsa onun futbol sevgisinden şüphe etmek gerekir. Beşiktaş'ın geçen seneki şampiyonluğu rakibinin İstanbul dışından bir takım olmasına bağlandı. Bu sezon ise ligi kazanacak takım bu "küçümsemeye" maruz kalmayacak en azından.

Peki bir taraftar olarak istediğimiz nedir? Bu yarışın sonuna kadar sürmesi ve iyi olanın şampiyon olması mı? Rakiplerin her hafta yenilip, tuttuğumuz takımın açık ara şampiyon olması mı?

Gizli lider Bursaspor'un bu işi nereye götüreceği çok önemli. Karmaşık puan hesaplarına, kahinlik yapmaya gerek yok. Burada sorulması gereken soru hangi takım şampiyon olursa Türk futbolu ne kazanır?

İstanbul'un 3 takımınından birinin şampiyonluğunun Türk futboluna sağlayacağı katma değeri sanal terazinin bir kefesine, Bursa temsilcinin şampiyonluğunun getirilerini diğer kefeye koyun. Sizce hangisi daha ağar basıyor?

Ben tuttuğum İstanbul takımının şampiyon olmasını istemiyorum? Ben takımımdan iyi futbol istiyorum. Ben defansın önünde 3 tane önlibero oynamasın istiyorum. Ben rakip alanda üs kuran, şut atan, rakibe önde basıp onu çıkartmayan, baskıdan bayıltan bir takım istiyorum. Ben altyapıdan gelen oyuncuların takasta değil rotasyonda kullanıldığı bir takım istiyorum. Ben yıldız transferi yapan, sonra FİFA'lık olmadan kar ederek satan bir takım istiyorum. Ben yurt dışına yıldız satan bir takım istiyorum. Başkanlık seçimlerinde kimin başkan olacağını umursamadığım, çünkü kim gelirse takımımı en iyi şekilde yöneteceğini bildiğim bir takım istiyorum.

Eminim ki İstanbul'dan bir şampiyon çıkarsa bu sezon, yukarıda saydıklarım için hiç bir adım atılmayacak. Çünkü Avrupa'da 2 tur, ligte şampiyonluk geçer nottur bizim ülkemizde. Avrupa kupalarında sadece 2 kez final oynadığımız gerçeğini göz ardı edersek, "Türk futbolu için tarihi bir gece" klişeleri ile dolu tv arşivleri. Ama bu bant çöplüğü içinde sadece bir yarı final başarımız var. Çeyrek final eşiğini aşamamış olmak düşündürücü.

Şampiyonluğu İstanbul'dan uzaklaştırmak Türk Futbolu için belki de bir zihniyet devriminin başlangıcı olacaktır. Çünkü birşeyin yapılabileceğine inanmakla başlar herşey. Onun ulaşılabilir olduğunu anlamak hedefi ona ulaşmak için revize edilebilir hale getirir.

Taraftar olmak, bir ilişkide her zaman fedarlık yapan, fazla seven aşık olmaktır. Ve maalesef aşkın gözü kördür.

1 yorum:

Zacca dedi ki...

Futbolumuzda sorun gündelik hesaplar. Dediklerin diledikler güzel ama bir de başkanlık süresine bakmak gerek. Gs'de bu 2 sene. Bir başkan dediklerini 2 senede nasıl yapsın. Ya kulübe çöreklenecek Demirören gibi, ya da ardından küfür edilmesin diye orta yolcu alırcan vericek Maldonado gibi başkan olacak.