28 Mart 2010 Pazar

Alternatif Bir Ligte "İBB" Muadili Bir Takım

Bizler inandık, siz de inanın" maçlarda çok duyulan bir tezahurattır. Genelde taraftarlar takımlarını ateşlemek, maça yeniden döndürmek için yaparlar bunu. Ama Türkiye Kurumsal Lig'te finale adını yazdıran Telpa için durum bunun tam tersiydi.

Fatih Kral Mobilya ile yapılacak maça giderken otobüste oyuncular ve teknik heyet dışında sadece şoför vardı. Otobüs kalkarken herkes sağa sola bakıp tanıdık bir yüz arıyordu. Tek seyiricisi otobüs şöförüydü o gün Telpa'nın. Ve atılan 14 golün tek tanığıydı. İlk maçın 14-1 bitmesi beklenmeyen bir şeydi. Kimileri bu skorun rakibin kötü oyunundan, kimileri ise Telpa'nın gücünden kaynaklandığını düşünüyordu.

Retürk maçı kimin haklı olduğunu da gösterecekti bir yerde. Oyun içinde geriye düşmesine rağmen Telpa, maçın son düdüğü çaldığında sahadan yine galip ayrılıyordu. Ve bir önceki haftanın skoru seyirci sayısını %900 artırmıştı. 9 kişi vardı Telpa'yı destekleyen.

3. hafta maçlarında Telpa'nın rakibi, turnuvanın en büyük favorisi olarak gösterilen Bilim İlaç'tı. 2. maçlar sonunda grubun lideri olan Telpa belki de en mahkum maçını oynadı. Zihinde mahkum olmak, ayaklarına görünmez prangalar takmıştı tüm takımın. Tüm hafta bu maç konuşulmuş, herkes bir şeyler söylemişti ama son sözü futbolcular söyledi sahada. Bu farklı yenilgi, saunadan sonra soğuk duş etkisi yaptı takımda. Her hafta içi "Bu hafta kesin geleceğim. Maç neredeydi?" diyenlerin sürekli çıkan işleri yine çıkmıştı. Belki de ilk defa taraftarsız olmak koymadı takıma. Çünkü konuşacak ve düşünecek başka şeyler vardı.

Ulusoy maçı öncesi konferans salonunda yenilen 9 gol izlendi. Hatalar konuşuldu, herkes görüşlerini söyledi. Yapılan hiçbir antremana tam kadro çıkamayan takım, bir eksik de Ulusoy maçında verdi. Kırmızı kartlık bir pozisyon sonrası defansın omurgasında bir kayma oldu. Tansiyonun tavan yaptığı maçta az hata yapan Telpa sahadan 8-3 galip ayrıldı. Tribünde gülen yüzlerin sayısı artmaya başlamıştı.

Bıçakçılar Medikal maçı Telpa için bir formaliten fazlası değildi. Grubunda 2. olması kesinleşen Telpa'nın elinde 2 takımdan birini turnuva dışına itecek güç vardı. Ya "zaten çıktım boşvermişiliği" ile oynayacak ve Bıçakçıların umutlarını bir sonraki tura taşımasına izin verecek, ya da her zamanki gibi "her zaman, her yerde, sonuna kadar mücadele" diyecek ve hak edenin bir üst tura çıkmasını sağlayacaktı. Bıçakçılar için üst turun vizesi sadece galibiyetti. Attığı golü korumak ve maçı bu skorla bitirmek için elinden geleni yapan Bıçakçılar, Telpa'nın 2. yarıdaki baskısına dayanamadı ve gardı düştü. Retürk bu skor sonrasında çeyrek final vizesi almıştı.

Grup maçlarını 1 yenilgi ve 4 galibiyetle 2. sırada tamamlayan Telpa'nın rakibi A grubunu 3. sırada tamamlayan Opel Gerçek'ti.


Seyirci sayısının tavan yaptığı bu maçta Telpa maça oldukça kötü başladı. Ne olduğunu anlamadan yenen 2 gol sonrasında taraftarlar da futbolcular da neye uğradıklarını şaşırmışlardı. Bu iki golün tokat etkisi gecikmedi ve toparlanan takım izleyicilere 6 gol izletti. Rakip Opel Gerçek'ti ama asıl gerçek Telpa yarı finaldeydi. Maç sonunda saha içindeki sevinci tarif etmek için seçilecek hiçbir kelime bunu tam olarak anlatamayacaktı.

Yarı finalin heyecanı herkesi sarmıştı. Bu maçı kazanmak demek kupanın bir kulbundan tutmak demekti. Bunu başarmak için salı ve cuma günü yapılan antrenmanlar kıran kırana geçiyor, herkes elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyordu.

Ve sonunda maç günü geldi çattı. Herkes adı konulmamış bir tedirginlikle maçı kazanacağımızı söylüyordu ancak kaygı suratlardan okunuyordu. Çünkü rakip ilaç devi Novartis'ti. Novartis grubunu lider bitirmiş, hiç yenilgi yüzü görmemişti. Zaten amaçları da Telpa'yı geçip bir başka ilaç devi olan Bilim İlaç ile final oynamaktı. Telpa'nın ise onlara hediyesi 3.lük-4.lük maçı oldu. Belki yüzlerce halı saha maçında oynamış, bir o kadarını da izlemiş insanlar için çok sıra dışı bir maç oldu. Halı sahada bir maçı 1-1 bitirebilmek için ya skor 1-1 olduğunda maçı bitirsiniz ya da tamamen bir kontrol oyunu oynarsınız. Telpa'nın da Novartis'in de yaptığı tam anlamıyla buydu; kontrol oyunu.

İlk yarısında gol sesi çıkmayan maçın 2. yarısında Telpa öne geçti. Oyun tam Telpa'nın istediği gibi giderken bir serbest vuruş golü skoru eşitledi. Kalan dakikalarda yenilecek bir golün telafisi mümkün olmadığından iki takım da kontrol oyununa devam etti. Hakemin son düdüğü "finalisti penaltılar belirleyecek" dedi.

Penaltılar belki de tunuvada adrenalinin en yükseğe çıktı andı hem futbolcular hem de takıma inanan taraftarlar için. Saha içinde ve saha dışında herkesin gözü, gönlü ve kalbi kalecide ve penaltıyı atan oyuncudaydı. Sinerjinin ne demek olduğunu öğrenmek için harika bir ortamdı. Kalecinin sağ doğru atlayışı ve topun çizgiyi geçmesine engel olduğu anın sonunda büyük bir uğultu duyuldu. Sevinç ve hüzün bir arada yaşanıyordu.

Son penaltı atılırken herkesin aklına antremanda kaçan penaltılar geldi. Kısa bir koşu. Sahaya girip finalist olmanın coşkusunu yaşamak isteyen yedek oyuncular. Orta çizgide maratona başlamak için hakemin işaretini bekleyen koşucuların psikolojisiyle oturmuş oyuncular ve teknik ekip. Tribünde heyecanla, duayla, bakan, bakamayan seyirciler. Ayak içi bir dokunuş. Topun kaleye başlayan bitmek bilmez yolculuğu. Umutlu bakışlar. Topun ağları okayışı. Ve coşku ve çığlıklar ve sarmaş dolaş futbolcular ve sarmaş dolaş taraftarlar.

Rakibi teselli eden eller, gülen yüzler.

"Bizler inandık, sizde inanın"

Finalde yalnız bırakmayın.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Hocam maçlar nerede oynanıyor. Final ne zaman? Bunlarıda söyleseydin bari. Bu kadar yazmışsın yalnız bırakmazdık. Güzel olmuş, eline sağlık.

ena dedi ki...

:)) Sesli okurken kendimi kaybedebilirlik düzeyimi hatırladım şimdi:)))
Ellerinize, inanan yüreğinize sağlık...