13 Şubat 2010 Cumartesi

Mercedes ve Tüylü Şapka...

Bu sezon Beşiktaş'ı ilk kez canlı izlediğim karşılaşma İnönü'deki Gaziantep maçıydı. O maçta gol sesi çıkmayınca taraftar Demirören'e Gaziantepspor başkanlığını layık görmüştü. Bu istek tesadüfen değildi. Beşiktaş, transfer döneminin büyük kısmını Antep'le pazarlık yaparak geçirmişti. Bu pazarlık sonucunda 2 futbolcu İstanbul'a bir futbolcu da Antep'a gitti. Aradan geçen 17 hafta sonrasında yine bir Gaziantep - Beşiktaş oynandı. Eski Türk filmlerinin ana temalarından biridir gurbetçilerin Almanya'dan köylerine ziyarete geldiklerinde, yaşadıkları abzürtlükler. İki arada bir derede kalmış 2. nesil ve 3. nesil. Gidenlerin değişmesi, kalanların değişmesi. Alman eş ile görümcelerin anlamsız diyalogları. Bu filmlerin giriş sahnesi de üç aşağı beş yukarı standarttır. Yeşil ya da kırmızı 1970 model Mercedes ile köye giriş, köyün çocuklarının arabanın arkasından koşması. Evin önünde duran arabadan çıkan şapkası tüylü gurbetçinin arabadan inerek sılaya uzun uzun bakması.

İşte Gaziantep karşısında Tabata ve İsmail'in durumu da filmlerde resmedilen gurbetçi gibiydi. Git-gel arasında ne Antep onların bıraktığı Antep'ti ne de onlar onlar giden Tabata ve İsmail. Zaten iki futbolcunun da maçı bitirememesi, duruma ve ortama aslında ne kadar yabancı olduklarını gösteriyordu.
Tabata'nın geçen hafta yarattığı placebo etkisi maçın 10. dakikasında sona erdi. 10. dakikaya kadar Olcan'ın 3 gol girişimi oldu sol kanattan. İlk 2 girişimdeki kötü pas seçimleri golün 10. dakikaya sarkmasına neden oldu.

Fenerbahçe patentli Olcan'ın çabası alkışlanacak cinstendi. Beşiktaş'ın skoru eşitleme arzusunun ateşini söndüren yine Olcan'ın kullandığı kornerdi. Arzusunu maçın tümüne yayarak Ekrem Dağ'ın fare doğrumasına sebep oldu. Maç seçme huyunun var olup olmadığı konusunda şüpheleri henüz gideremeyen Olcan'ın içinde muhakkak Fenerbahçeye dönmek yatıyordur ve tüm gözlerin üzerinde olduğu bir maçta harikalar yaratarak Beşiktaş'ı tek başına devirdi.
Bu maçta Beşiktaş'ın yanlışlarından söz etmek, Gaziantep'i es geçmek futbola ihanet etmektir. Modern futbol dediğimiz ama tam olarak tanımlayamadığımız oyunu oynadı Gaziantep. Her bölgede savaştı ve Beşitaş'ı pasifize etti. Attığından fazlasını kaçırdı.

Gollerin dakikaları Beşiktaş'ın oyuna dahil olma çabalarını püskürttü. Julio Cesar ve Beto hücum hattında buldukları boşlukları olumlu değerlendirebilselerdi skorun yankıları çok daha farklı olurdu. Serdar Kurtuluş, Tigana günlerinden kareler sergilerken, defansın ortasındaki Deumi ve Tomas pek çok takımın sahip olmadığı bir uyum ile fazla zorlanmadan maçı bitirdiler. Nobre'ye verdikleri 2 pozisyon maçın skorunun verdiği rahatlıktan ve Beşiktaş'ın o zamana kadarki oyunundan kaynaklanıyor gibi duruyor.

Beşiktaş için söylenecek tek şey sezonun en kötü oyunu oscarına aday bir performans.

Mustafa Denizli maç sonunda Galatasaray maçını bu maçın telafisi olarak gördüğünü söyledi. Peki Jose Coucerio bu performansı devam ettirebilecek mi yoksa Kasımpaşa maçında bunu telafi edebilecek mi?

0 yorum: