23 Temmuz 2012 Pazartesi

Valencia Kim Olacak?


Önce ülke oturdu iki kutup üzerine, şimdi sıra Süper Lig'de. Gün be gün La Liga'ya daha da kötüsü Rangers düşürülmeden önceki İskoçya Premier Ligine doğru gidiryoruz.

Büyük takım olmak ile hakim takım olmak arasındaki farkı anlayabilmek için geçen süreci göz önüne aldığımızda, geldiğimiz nokta pek çok kişinin düşündüklerinin aksine bir yapı çıkmadı ortaya. Axe nasıl ki her reklamında alttan alta "sex satar" mantığını gözümüzün içine sokuyorsa, "Fenerbahçe" ve "Galatasaray" satar diyen medya da bu oyuna destek oluyor. Kapitalist yaşamın damarlarına kan pompalama görevini satış ve satış teknikleri görür. Önce size ihtiyacınız olmayan bir şeyi ihtiyaç gibi gösterir ve sonra bir bakmışsınız artık o sizin. Kapitalizm aslında metronun Levent durağında 50kr'a aldığınız suyu Taksim'de 1 TL'ye işemek gibi bir şey.

Futbolda da her zaman alan üretenden daha fazla prim yaptı. Çünkü üretmek hem emek ister hem de onu renkli sayfalara taşımak meşakkat gerektirir. Bir futbolcuyu A2 maçlarında izlemek, U19 -U17 turnuvalarını takip etmek gerekir. Romantiği en bol sporlardandır futbol. "Metin Ali Feyyaz"'lardan, Socrates'e, Maradona'dan Cruyff'a, Oğuz'dan, Tanju'ya romantizmi besleyecek pek çok unsur hala var çünkü.

Ama artık KAP'a yapılan bildirime kadar romantik pek çok taraftar. Çünkü altyapıdan çıkan gençler değil milyon €'lar arasında yıldızlar KAP'ta yerini alıyor.Ve bu yazının ilerleyen yerlerinde bilgiler aldığımız transfermart.com.tr'ye bakarak bir yazı yazılabiliyor bu yeni transferler hakkında.

Türkiye'de futbolun patronu eskiden Beşiktaş'ın patronu iken "ben bu oyunu bozarım" diyerek "2 takımlı lig isteniyor, biz bununla savaşıyoruz" mealinde açıklamalar ile barkovizyonlu sirkler düzenlemişti. Ama oyunu bozamadı. Hatta oynadığı yumağa dolanan kedi gibi kör düğüm oldu.

Bu gün ligimizde, bu yazıyı okuyan kaç kişi Fenerbahçe ya da Galatasaray 'dan başka bir şampiyon çıkacağını düşünüyor? Bu düşünce haksız değil? Bu şekilde düşünülmesinde sistemin alabildiğine bu iki takım tarafından iyi kullanılması da önemli.

Biraz önce bahsettiğimiz Transfermark sitesine göre  Süper Lig'de sezonun bu bölümüne kadar kulüplerin ödedikleri bonservis bedeli 51,4mio€ olarak belirlenmiş. 3 aşağı 5 yukarı doğru gibi. Fenerbahçe 10,8 mio€, Galatasaray ise 20,8 mio € bonservis bedeli ile 18 takımlı ligde toplam transferin %60'lık pastasını almış durumda.

Geçtiğimiz sezon dağıtılan 321mio$ naklen yayın gelirinin %25'i de bu iki takıma gitti. Galatasaray %13, Fenerbahçe ise %12 oranında naklen yayın gelirinden pay aldı.

Bu ekonomik göstergelere tek başına yeterli değil tabi ki. Beşiktaş'ın TT Arena'da oynama isteğinin de asıl sebebi olan bu iki kulübün Türkiye'nin en modern stadlarına sahip olması ve bunu paraya çevirmeside her geçen farkı açıyor.Fikret Orman'ın bütün çabası bu gelire ortak olmaktı. 

Hemen akıllara Kayseri Kadir Has stadyumu da gelebilir ama o stad bana eski doğu bloku ülkelerinde sadece güç gösterisi için yapılmış ihtişamından başka birşeyi olmayan o mimari denemeleri hatırlatıyor.

La Liga olma yolunda ilerliyoruz. Barça ve Real alınmış bir playstation turnuvası gibi sırada Valencia'yı kapma yarışı var ve pek çok takım bu gömleği giymeye, bir fırsatını bulursa da öndekilere çelme takmaya çalışacak.

Beşiktaş bu görüntüsü, Sven-Goran olayı, Altınsay kasırgası, yabancı stoperleri, Beşiktaş'ın çocuğu teknik direktörü ile o forma için yeterli olamayacağının sinyalini verdi.

Her sene bir futbolcusunu Galatasaray'a gönderen ve ardından sadece küfreden ama küfrettiği için kaptırdığının farkında olmayan ve farkında olmadığı için yine kaptıran Trabzonspor Şenol Güneş ile bu ligin Valencia'sı olmaya en yakın takım. Bursaspor ve Eskişehirspor ise ellerinden geleni yapacaklar gibi duruyor.

Rangers'ın küme düşmesi ile 2 takımlı tek lig haline gelen La Liga'ya benzemek bile fena değil. Ya bizim de bir Rangers'ımız olsaydı?

0 yorum: