10 Kasım 2010 Çarşamba

İyi Futbolcu ve Yaşa Dışı Menajerlik

Hayatınızdaki basarı ya da başarısızlıkta önemli etkenlerde biri de ilkokuldaki ilk sıra arkadaşınızdır muhtemelen. Komşunun çocuğu ile kıyaslanmak nette pek bir hırs yaratmasa da yan yana oturan iki sıra arkadaşının birbirine etkisi çok daha fazladır. Birinin başarısı diğerini yukarı çektiği gibi başarısızlığı da başarılı olanı aşağı çekebilir.

Gereksiz gibi görünen girizgahı sınıf sırasından ülke geneline yararsak ülkelerin de birbirlerini etkiledikleri düşünülebilir. Var olunan coğrafyanın oluşturduğu komşuluk ilişkileri adı konulmamış rekabetleri etkiler ve o ülkeler için önemlidir.

Türk Futbolunun sıçrama tahtası Euro 96 ise; bunda Fatih Terim ve Rasim Kara kadar Bulgaristan'ın Amerika'da oynanan 94 Dünya Kupasında yarı final oynaması etkilidir. 2000'de Galatsaray'ın UEFA zaferini 2002'de Dünya 3.lüğü izlemiş, 2004'te Yunanistan'ın Avrupa Şampiyonluğu ile 4 yıllık durağan süreç 2008'de Türkiye - Almanya maçı ile sona erdi.

Tüm bu karmaşık ilişkiler içinde futbolcularda birbirlerinden etkileniyor haliyle. Coğrafya açısında fakir sayılabilecek bir alanda yetişen Türk futbolcuları batıdaki komşuları kadar Avrupa'da temsil etmiyorlar ülkemizi. Doğudaki komşularımızın etkisi daha fazla hissettiriyor gün be gün.

Rijkaard'ın "zeki futbolcularla" oynamak istediğini dile getirmesi üzerinden fırtınalar estiren basınımıza mensup olanlara "iyi futbol iyi futbolcularla mı oynanır?" diye sorsak. Alay ediyoruz gibi yüzümüze bakarlar ve "e heralde" derler büyük ihtimaller."İyi futbolcu" olmanın kriterleri arasında zeki olmak muhakkak ki önemli bir yer tutuyordur ve Rijkaard'ın aslında aşağılama değil genelleme yaptığını anlamak için bir ip ucudur ancak "iyi futbolcu" kavramının "ahlak"ı içine aldığını unutmamak gerekir.

Kurallara aykırı menajerlik yapan futbolcuların aslında kapkaç yapan zihniyetten farkı yoktur. Bu futbolcuların aslında turiste şehir içinde "şehir dışı" taksimetre açan zihniyetten de farkı yoktur.Bunun kırmızı ışıkta geçen sürücüden, ayakta,tıklım tıkış yolcu taşıyan minibüsten de farkı yoktur. Bunlar bizim futbolcularımız ve bizim insanlarımız içinden çıkıyor. Böyle olması normal. Şansları yaver gitmeseydi bu gün ceza alan futbolcular futbolcu değil başka bir meslek yapacaklardı. İş takibi yapan milletvekili de olabilirdi, yedieminle anlaşmalı trafik polisi de.

Rijkaard'ın zeki futbolcularla oynamak istemesi ne kadar "masum" bir istekse, Keita'nın 5 metre uzağına düşen su bardağından dolayı kafasını göüzünü tutarak kendini yere atmamasını istemekte o kadar "masum".

Günün futbol düzeninde aktif rol oynayan yöneticilerin isimleri 20 sene önceki gazetelerde de geçiyorsa değişimden söz etmenin boş olduğu ortada. Değişenin düşünce yapısı değil ambalaj olduğu bu gün yazılanlar ile Tigana'nın, Gerets'in, Toschack'ın giderken yazılanların aynı olmasından belli değil mi?

Mustafa Denizli’ye kimse gidip İran günlerini bir kitapta toplamak için teklifte bulundu mu bilinmez ama bize çok yabancı gelecek, ağzımı beş karış açık bırakacak şeylerle karşılaşacağımızı sanmıyorum. Orada normal olan burada da normal. Onlar bizi ne kadar etkiliyorsa; biz onları o kadar etkiliyoruz ve hayata bireysel bakış olarak çok farklı değiliz. Akdeniz ülkeleri ile benzerliğimiz zaten ortada. Azeriler “bir millet iki devlet” (yersen), Gürcüler, “Şota bizden zaten”, Irak “mezepotamya çocuklarıyız” vs.vs.

“Zeki futbolcu” dedi Rijkaard ama eksik biliyor. “Şark kurnazı” bazı oyuncularımız ve futbolumuzda önemli yer tutyorlar.

0 yorum: