9 Kasım 2010 Salı

Hagi'nin Kaan Dobra'sı...

Sol ayağındaki sihrin, elindeki değneğe geçmediği pek çok eski futbolcu/yeni teknik adamdan biri Hagi. Yeşil çimin üstünde, ceza alanını çevreleyen çizgilerin içinde yaptıkları ile yedek kulübesini çevreleyen çizgilerin içinde yaptıkları arasında ki makasın devasa olduğu bir garip teknik adam.
Türk futbol takımlarının hoca değiştikten sonraki iki haftada istemsiz baş kaldırışları sonra sıra ligin tartışmasız en iyi futbol takımana gelince -ki her ne kadar kontra atak oynasalarda!!!!!- sihrin etkisi Karadenizde kayboldu.

Maç vaadettiğinin altında seyrederken kulağıma çalınan bir çift spiker sözü gözlerimin açılmasına, algımın yerine gelmesine sebep oldu. "Hagi'nin teknik direktörlüğü Lucescu'dan esintiler sergiliyor" mealinde birşeydi.

Günün en güzel iki blog yazısı Ekşi Beşiktaş'ta Gürcan Ulusoy tarafından kaleme alınmış. Yazıları buradan ya da şuradan okuyabilirsiniz. Yazılardan biri Lucescu'nun ne olduğunu anlatıyor bize. Sürekli "kadro kalitesinden" bahsedenin aslında kendi "kalitelerinin" takımlarını etkilediğini gerçeğini sözler önüne seriyor. Aslına bakıldığında Lucescu yazısını iki kelime özetleyebilirdi Gürcan. "Kaan Dobra"

Kaan Dobra uğruna şiir yazılmış bir futbolcu Umut Sarıkaya tarafından. Bu şiiri okuduğumda kadro kalitesinin aslında bir yerden sonra laf-ı güzaf olduğunu bir kez daha hatırladım.
"kaan dobra'nın takıma yeni geldiği günlerdi aşkım
off ne alakası var şimdi deyip
dinlememezlik etme,
dinle bi kere.
kaan dobra takıma yeni gelmişti.
yalan söylemiyim sanırım antep maçıydı.
maç neredeyse bitmiş.skor kesindi.

hoca
maçın 89. dakikasında oyuna aldı kaan'ı sahada herkes çok yorgundu.
bi tek kaan, civelek gibi koşuyordu sağa sola.
ben de dahil herkes güler gibi bakıyordu kaan'a.

aa kerize bak aa enerjike bak diye.

ama hoca beğendi kaan'ın performansını

diğer maçta daha çok yer verdi.
bir diğer maçta daha bi çok.
ve bugün kaan dobra, kaan dobraysa
o 89. dakika yüzündendir.

şimdi gelelim sadede.

ben de ilişkimizi kurtarmak için
89. dakikada oyuna girmiş bir oyuncu gibi

koşuyorum, çırpınıyorum.
gör performansımı diye.
sev beni diye..."

İşte durum budur. "Defansif futbol oynatıyor"culara sormak lazım defans nedir? Defans ne için yapılır? Kim istemez takımının her maç gelene 5 gidene 6 atmasını? Dünya üzerinde bunu sürdürebilen takım sayısı yok denecek kadar az. Her ne kadar red etsek de futbol bir "iş". Dinamikleri farklı, yapısı farklı, alıcısı, satıcısı farklı ama futbol bir "iş".

Rijkaard bu "işi" kıvıramadığı için gitti. Günün küçük hesapları içinde harcandı gitti ve yerine gelen Hagi'ye "hadi yap" dediler.

Rijkaard bir manav çırağıydı. Domatesi, salatalığı çürüktü,bozuktu,pahalıydı istenen satışı yapamayınca manavın sahibi onu gönderdi ve yerine Hagi'ye sen sat dedi. Hagi çürük domatesleri geri aldı, diri sağlamları öne koydu ve Rijkaard'a göre bir iki kilo fazla sattı. Peki Lucescu ne yapardı?

Lucescu, domatesleri ayıklar, çürükleri ayıklar, onlardan salata yapar satardı.Meyveleri kilo ile satmaktansa meyve tabağı yapardı. Elindekinden şikayet etmek işin en kolayı.

Rijkaard'ın, Schuster'in en büyük sorunu her ne kadar büyük futbol adamları olsalarda da "anlamak". Kim ne derse desin bizim futbolcularımızın eksikliği başka türlü kapanmaz. Futbolcusunu anlamak konusunda gerekli eğilimi göstermeyen teknik adamların Türk futbolcusunun eksik olduğunu acı şekilde öğrendiği örneklerle dolu gazete arşivleri.

Lucescu'yu Türkiye'de başarılı kılan doğup büyüdüğü coğrafyanın da istikrarsız ve profesyonellikten uzak olması. Hagi'nin de aynı coğrafyadan geldiği üzerine fikir çürütülebilir ancak Hagi'nin salt teknik direktörlük meziyetleri Lucescu'nun yanında çok hafif kalıyor. Galatasaray'daki kıpırdanmanın tek sebebi de futbolcuları "anlamaya çalışması.

Ne yazık ki Türk futbolcusu maksimum verim vermez, teknik adamlar Türk futbolcualrdan maksimum verim alır.

Peki Schuster ve Rijkaard gibilerin kaderi mi olacak Türkiye'de başarısızlık? Hiç sanmıyorum ve en az 5 sene takımın başında kalması durumunda ve "başkanın hediyelerini" -şömineye asılmış çorapta noel babanın bırakacağı hediyeyi bekleyen çocuk gibi beklemez, kendi elindeki hamur ile oynarsa başarı gelir.

Mesele aslında başlıkta gizlidir. Lucescu olmak için Kaan Dobra'yı şiirlere konu edebilmek gerekir. Kaan Dobra olabilmek için 89. dakikada bile işini düzgün yapmak, sözleşme zamanlarında değil her zaman profesyonel olmak gerekir.

0 yorum: