18 Haziran 2012 Pazartesi

Beşiktaş'ı Feda Değil, Hesap Sormak Kurtarır

Sararmış, 11.04.1989 tarihli bir Milliyet gazetesine sarılmış bir halde geldi ilk Beşiktaş formam. Ne lisanslıydı ne de dünyaca ünlü bir markaydı üreticisi sadece biraz yünlüydü. Siyah beyaz çizgili formanın içinde biraz fazla kalsanız ter basardı. Kollarındaki lastikler o kadar sıkıydı ki formayı ağlaya ağlaya üstümden çıkarttığımda kızarmış etler çıkardı ortaya.

Sonra hayatımıza yavaş yavaş giren endüstriyel futbol nanesi içinde eriyip giden anılar oldu. Şimdi yarın öbürgün çocuğuma bir forma almak istediğimde sararmış gazete yerine Kartal Yuvası baskılı lüks bir poşetin içince civcivli ambalajla kaplı olacak. Ne şekilde sunulursa sunulsun, hangi arma olursa olsun bir taraftar için ona sahip olmak ayrıcalıktır.

Avrupa'dan 10 yıl sonra girilen yolda futbol her zaman bir kesmin yani halkın oyunu olurken, burjuvazinin de o halka ulaşmada en kısa yolu oldu. Futbol, onu oynayanlar, onu izleyenler ve onu yönetenlerden oluşan komples bir yapıya dönüştü. Ekonomik sınırları genişletme savaşında bir bomba bir kere de 100 kişiyi öldürüken ekonomik yaptırımlar ve yönlendirmeler bir nesli öldürdü. Bu ölüm köleliğin ikinci aşaması olarak adlandırabilecek bir havaya bürünürken, futbolun büyük patronları oyunun ticari ve itibarı yolunu yöneticlerden sonra tacirlere de açtı. Geçtiğimiz yıl sampiyonlar liginin naklen yayın hakları için televizyonlardan 885 milyon EUR para aldı UEFA. Bu tutar bile tek başına futbolun taraftar desteği olmadan var olmayacağının bir kanıtı.

Futbolda tacirlerin at koşturmaya başlaması halkın oyunu ile oynanan tehlikeli bir yapı halini aldı.Bir yer geldi ki artık halkın parası onları tatmin etmemeye başladı. O zaman futbolu halktan alıp bir üst sınıfa verme zamanı gelmişti. Chelsea'de gördüğümüz, futboldaki soylulaştırmanın zirve noktası oldu. Ne kadar parası olduğunu sadece harcadığı kadarı ile bilebilen bir adam geldi ve 80 sonrası yaşananların kısa filmini çekti.

Bosman futbolun bu hale geleceğini bilseydi o davayı yine de açar mıydı? İlk bakışta futbolcuyu kulübün kölesi olmaktan kurtaran bir karar gibi gözükse de Bosman davası futbolun paraya ile olan etkileşiminde etken madde halini aldı ve parayı futbol da tek gerçek haline getirdi. Parası olan düdüğü çalar.

Ülkemizde futbolu yönetenlerin kulüpleri ticari işletmeler gibi yönetmeye çalıştığını ama yeri geldiğinde ülkemizin popülist politikacılarına taş çıkartırcasına hareketlerde bulunduklarını görmek şaşırtıcı değil. Kulübü için zamanını ve işini bir kenara bıraktığını söyleyen pek çok iş adamı, kulüplerinde bakkalları olsa kasayı emanet etmeyecekleri adamlar ile çalıştılar. Çünkü futbol kulüpleri onlar için bir monopoliden fazlası değildi. Seçimle gelir, istedikleri zaman da gidebilirlerdi, yeter ki yeterli sayıda el kalksın.

Futbola bakış açısının bu olduğu ülkede Dağhan Irak'ın yazdığı gibi Seba bir istisnaydı ve bu gün onu özleyenlerin ona aşkı platonik bir aşktır. Seba yönetimi sürtünmesiz, pi sayısının 3 alındığı bir ortamda çözülen problemler gibiydi. Normal şartlar altında değildi futbol. Bu gün tshirtlerin üzerine basılan ve fedakarlığın sadece taraftardan beklendiği bir Feda arayışı içinde Beşiktaş.

Beşiktaş taraftarının 1 sezondaki dönüşümü izlediğimizde bunun futbolun tüm para çarkları için gerekli olduğunu anlarız. Sevinmek için sevmediğini söyleyenlerin Quaresma seyretmek için sevmeye başlaması stadın büfecisinden, gazete sahibine, bahis mafyasından, yayıncı kuruluşa kadar herkesin istediği şey.

Feda diyerek ne isteniyor Beşiktaş taraftarından? Dekoder alsın,forma alsın, kombine aldın.Yani düzen bozulmasın. Aynen devam etsin.

Beşiktaş'ın sloganı Feda ama feda edilen kim? Bunu sormalı zihinler? Bu takım düzlüğe çıkınca ne değişecek? Her gün bir futbolcudan tebligat ya da haciz belgesi geliyor Beşiktaş'a. Sezonun ilk 9 ayında bu tebligatların ve noter masraflarının Türk Lirası karşılığı 1 milyon. Yani önümüzdeki sezon ManUtd'da forma giyecek Kagawa'nın onu 20 milyon €'ya satan B.Dortmund'a maliyeti. Hem de menajerlik giderleri dahil.

Bugün Feda tshirtü alan, almak isteyip alamayan yarın Japonya'dan adı sanı duyulmamış bir futbolcu geldiğinde mırın kırın edecek mi?

Feda'nın içini doldurmak yerine tshirtün üstünü doldurmayı tercih etmek olsa olsa bir pazarlama hamlesi olur o kadar. Çünkü Beşiktaş'ta sadece Feda'eden de edilen de taraftar.

Futbolun toprak sahalara, yarı yarıya maç izlemelere dönemesi tabi ki imkansız. Eğer biz taraf isek zaten onun başarısını görmek için onu diğerlerinden ayırdığımız için tarafız. Ama Feda'yı Egemen değil  Ahmet Amca yapacak. İbrahim Toraman 1 feda ederken mahallendeki manav Hüseyin var ya o 2 feda edecek.

Futbol dünyanın en güçlü silahı ve Beşiktaş bu silahı şakaklarına dayamış durumda. Bu yazıyı okuyup kombine almak zaten taraftarın görevi diyenler olacak. Peki bu görev Yıldırım Demirören başkan olunca başka, Fikret Orman başkan olunca farklı mı oluyor? Eğer bu görev ise ki bunun yazılı bir kuralı yok ama genel kabül görmüşü diyelim geçen sezon görevini yerine getiren kaç kişiydi?

Feda %100 ve saf bir taraftar projesidir. Feda edip etmemek taraftarın vicdanındadır. Bugün Feda, Beşiktaşı kurtulmaz belki ama rahatlar. Beşiktaş'ı kurtaracak olan hesap sormaktır. Carvalhal'ı neden gönderdin demektir. Yıldırım Demirören ibra edilirken neden salondan çıktın demektir. Neden Samet Aybaba demektir. Belki hepsinin mantıklı ve makul cevapları vardır ama cevap için ilk şart sorudur.

Ya soru sormaz, hesap sormaz yeni bir Seba diye umut ederiz, ya da hesap sorar yanlışı baştan önleriz.

Beşiktaş'ı hesap sormak kurtarır.

0 yorum: