Geçtiğimiz haftalarda borsaya açık dört takım sezonun ilk
dokuz ayına ait bilançolarını sıra ile açıkladır. Açıklanan bilançolara
baktığımız da gördüğümüz çok büyük sürprizler içermiyor. Özellikle Beşiktaş’ın
bilançosunun Yıldırım Demirören yönetiminin son bilançosu olması açısından ayrı
bir anlamı var. Kulübün ekonomik yapısı konusunda oldukça eleştirilen Yıldırım
Demirören, Fikret Orman ve arkadaşlarına bazı parçaları kayıp bir puzzle
bırakmış gibi. Ve yeni yönetimin bu bulmacayı bir an önce çözmesi gerekiyor.
Süper Final’de şampiyonluk yarışına giren dört takımın mali
yarışını ilk 9 ayda Trabzonspor kazanmış gibi görünüyor.
UEFA’nin Finansal Fair Play uygulamasında gelirlerin üç
kaleme ayrıldığından daha önce bahsetmiştik ancak tekrar hatırlatmak gerekirse;
1 .
Maç günü gelirleri
2 .
Yayın gelirleri
3 .
Ticari gelirler
Bu gelirlerin toplamı o takımın futbol operasyon
gelirleridir. Dokuz aylık bilançolar sonrasında görüyoruz ki en çok gelir elde
eden takım 181.237.683TL ile Fenerbahçe, onu 130.534.754 TL ile Galatasaray izlerken,
119.092.348TL’lik gelir ile Beşiktaş bu iki takımın arkasından geliyor. Ve son
olarak Trabzonspor 105.377.379TL’lik gelirin sahibi oldu sezonun ilk dokuz ayı
değerlendirildiğinde.
Ticari gelirler ve maç günü gelirlerinde Fenerbahçe açık ara
rakiplerine fark atarken, Şampiyonlar Liginin katkısıyla Trabzonspor yayın
gelirlerinde en yakın rakibinden neredeyse 30milyon TL fazla gelir elde etti.
Futbol operasyon giderlerine göz atmak gerekirse en çok para
harcayan kulübün 155.885.519TL ile Fenerbahçe olduğunu görüyoruz.En az gider
ise 70.685.975TL Trabzonspor’a ait.
Futbol operasyonundan tek zarar eden tek takım ise 10.817.689TL
ile Beşiktaş oldu. Tabi şunu belirtmek gerekir bu harcamalar içinde nakit
çıkışı gerektirmeyen futbolcu amortismanları bulunmamakta. Amortismanlar eklendiğinde Fenerbahçe
1milyonTL, Trabzonspor ise 19,3milyonTL kara sahip. Bu kısım tamamen futbol ile
ilgili olan kısım. Buradan sonraki kalemler ise yönetim, pazarlama ve finansal
giderler.
Operasyon karını net kara dönüştürebilen tek takım ise
Trabzonspor. 19,3milyonTL kar eriyerek 8,1milyonTL’ye kadar gerilemiş durumda.
Ancak Beşiktaş ve Galatasaray’ın zararları sonrası, tablonun dibinde kar görmek
Trabzonspor taraftarının ve yatırımcılarının yüzünü güldürecek cinsten.
Futbol ve finans operasyonları dışında kalan yönetim ve
pazarlama harcamalarında 50milyon TL ile birinci sırada Beşiktaş var.
Beşiktaş’ın dava ve icralar için sadece noterlere ödediği ücret 1milyonTL’nin
üzerinde.
Borç baskısını banka kredisi ile döndüren kulüpler için
Finansal Gelir/Giderler önemli bir kalem. Finansal gelir/gider öncesi
7,8milyonTL kar açıklayan Galatasaray 27milyonTL faiz ve kur zararını sonrası
net 20milyonTL zarara ulaşmış durumda.
Kur farkı kısmını bir örnek ile açıklarsak faydalı olacak
sanırım.
Örneğin Galatasaraylı yöneticiler Melo ile Torino’da müthiş
İtalyan kahve kokuları ile bezenmiş bir kafede pazarlığa oturdu. Galatasaraylı
yöneticiler Melo’ya gel derken, Melo her nefes aldığında içine çektiği kahve
kokusundan ayrılmamak için sezonluk 3,3milyon€ talep etti. Ve Galatasaraylı
yöneticiler bunu kabul ettiğinde tarihler 22.07.2012’yi gösteriyordu. Yapılan
protokolde 31.05.2012 tarihine kadar her ay bu para Melo’ya ödenecekti. 22.07.2012 tarihinde hemen sözleşme imzalandı
ve Galatasaray Melo’ya karşı 3,3milyon€ yükümlük altına girdi ve o gün kur 1€=2,3658TL’ydi.
Yani Galatasaray’ın yükümlülüğü 7.807.140TL’ydi. Melo’ya aylık ödenmesi gereken
275.000€ ödenemeye başladı ama kur sürekli artıyordu. İlk taksitin ödeneceği 22.08.2011
günü kur 2,5525TL oldu. Durum böyle olunca Galatasaray yönetiminin 275.000€
almak için 22.07.2012 tarihinde döviz bürosuna 650.595TL ödemesi yeterliyken bir ay sonra ödemesi gereken rakam 51.343TL
artarak 701.938TL’ye çıktı. Tüm kulüplerimizin oyuncular ile yabancı para karşılığı
anlaştığını ve yine bonsevis bedellerinde de yanabı para kullanıldığını düşündüğümüzde
kur riski oldukça yükseliyor. Yurtiçindeki transferlerin ve oyuncu
anlaşmalarının TL cinsinden yapılması tüm kulüplerin menfaatine olacak gibi.
Faiz ve kur yüzünden bazı kulüpler zarar
ederken kurumsal finansman yönetimini iyi yapan ve borç yükünü düşük tutan
kulüplerin bu işi lehlerine çevirdiği aşikar. Beşiktaş ‘ın 84,9Milyon TL
zararının %41’i yani 34,9 Milyon TL’si faiz ve kur farkından oluşurken, Galatasaray’ın
bu kalemlerdeki gideri 28,3 Milyon TL. Trabzonspor 232 Bin TL gibi makul bir
zarar yazarken, mevcut durumda nehri tersine takım Fenerbahçe. 2,9 Milyon
TL’lik Finansal kar Fenerbahçe’nin finansal kaynaklarını ve atıl parasını iyi
değerlendiğinin işaretlerini veriyor.
Kulüpler bunca faiz öderken bankalara olan
borçlarına da bir göz atmak gerekli.
Bankalara en borçlu takım sanıldığının
aksine Beşiktaş değil. 55,4 Milyon TL’si kısa vadeli olmak üzere toplam 152,8
Milyon TL banka borcu ile Galatasaray bu alanda başı çekiyor.Ardından Beşiktaş
135 Milyon TL ile geliyor ki bu borcun %33’lük kısmı kısa vadeli, yani
28.02.2013 tarhine kadar ödenmeli. Trabzonspor 65,8 Milyon TL kısa vadeli, 9,4
Milyon TL uzun vadeli borcu ile bankalara en az borcu olan takım.
Fenerbahçede ise durum biraz daha farklı.
Bilanço tarihi olan 29.02.2012 tarihi itibarı ile Fenerbahçe’nin bankalara olan
borcu 98.441.949TL. Ancak bilindiği üzere Fenerbahçe bilanço tarihinden sonra
yani Mart ayı içinde tahvil satışı yaparak taraftarına ve Fenerbahçe’nin mali
yapısına güvenen yatırımcılara 100Milyon TL borçlandı ve bu borçlanmadan elde
edilen para ile banka kredileri kapatıldı. Fenerbahçe’nin bu hamlesinin ilk ve
en önemli yararı bir senede ödenmesi gereken borç tahvile çevrilerek 3 seneye yayıldı.
Fenerbahçe’nin 98,4 Milyon TL borcu, 31
Milyon $, 3 Milyon € ve 33,7 Milyon TL’den oluşuyor. Eğer Fenerbahçe tahvilden
topladığı para ile bu borçları kapatma yoluna giderse kur riskinden kurtulmuş
olacak. Ayrıca eklemek gerekir ki Fenerbahçe mevcut ve gelecek borçlanmalar
için Denizbank AŞ’ye TFF’den gelecek naklen yayın paralarına ilişkin 50 Milyon
TL’lik temlik vermiş durumda. Bu temliği başka yerlerde kullanıp, yapılabilecek
ektra işlerin de önü açılmış oluyor bu sayede.
Borçlardan resmin büyüğüne yani bilançolara baktığımızda ise
karşımıza Dernek garabeti çıkıyor. Futbol kulüplerinin halka arz tarzlerı
birinden farklı. Galatasaray ve Fenerbahçe gelirlerinin bir kısmını Dernek
statüsündeki kulüpte bırakırken, Beşiktaş ve Trabzonspor tüm gelirleri ve
giderleri ile borsaya açılmış durumda. Bilançoları ve aktif büyüklükleri
incelerken bunu göz önünde bulundurmak gerekli.
Öncelikle bilançonun tanımı ile başlamak hiç fena olmayacak.
Bilanço bir şirketin sadece belli bir andaki –ki yukarıdaki bilanço 29.02.2012
gününü göstermekte- sahip olduğu varlıkları ve bu varlıkları almak için
kullandığı kaynakları gösteren tablodur. Belli bir anı gösterdiği için bir gün
sonra değişmiş olması olasıdır. Ancak genel yapı hakkında yeteri kadar fikir
sahibi olmamızı sağlar.
Kısa bir örnek gerekirse Gökhan Emreciksin amatör bir
kulüpte futbola başlar 10BinTL para biriktirir. Araba almak niyetindedir. Galeriye
gider. 25BinTL’ye galerici ile anlaşır. Aradaki farkı bankaya borçlanır. Gökhan
Emreciksin bu araba ile kaza yapmaz ise artık 25BinTL değerinde bir varlığa
sahiptir ve bu varlığı almak için 10BinTL sermaye kullanmış, 15BinTL’de
borçlanmıştır.
Kulüplerin bilançolarına geri dönecek olursak hiçbir kulübün
cari varlığı yani kasası, bankadaki parası, storedaki malı, sattığı futbolcu
için alacağı bonservis gibi 1 yıldan daha az bir sürede paraya dönüşecek
varlıkları, 1 yıl içinde ödemekle yükümlü olduğu borçlarını karşılamıyor. En
fazla Cari varlığa sahip takım 29.02.2012 günü Galatasaray iken yine en fazla
yükümlülüğe sahip da Sarı-Kırmızılılar olarak görünüyor. Ancak mali tablolar
analizi dersinde ilk öğretilen formülü yani Cari Oran’ı kulüplerimize
uyguladığımızda alınan sonuç hiç iç açıcı değil.
Cari oran ,cari varlıkların kısa vadeli borçlara bölünmesi
ile bulunur ve bir şirketin borç ödeme kapasitesini gösterir. Kulüplerimizin
cari oranlarına baktığımızda Fenerbahçe ve Beşiktaş tüm stoklarını storelarda
eritseler, tüm alacaklarını eksiksiz tahsil etseler, banka ve kasadaki
paralarını da üst üste koysalar 1 yıl içinde ödemeleri gereken 100TL’nin sadece
16TL’sini ödeye biliyorlar. Ancak dediğimiz gibi Fenerbahçe borcunu kısa
vadeden 3 yıla yaydığı için bir sonraki bilançoda bu görüntünün değişmiş
olmasını bekliyoruz.
Galatasaray ve Trabzonspor ise nispeten daha bir görüntü
çiziyorlar.
Öz Kaynak düzenine dönmekten en çok söz eden iki takım olan Galatasaray
ve Beşiktaş 29.02.2012 günü sahadakinden daha kötü bir Öz Kaynak düzenini mali
tablolarında ortaya koydular. Beşiktaş -286milyonTL, Galatasaray ise
-235milyonTL öz sermayeye sahip. Öz Sermaye neden mi bu kadar önemli? Gökhan
Emreciksin’nin arabasına geri dönelim isterseniz. Verdiğimiz örnekte Gökhan
25biTL’ye bir araba almıştı ve 15BinTL borçlanmıştı oynadığı kulüpten alacağı
maaşa güvenerek. Ancak takımın sahibinin sucuk üreten şirketinin Sağlık
Bakanlığı kontrollerinden geçemediği gazetelerde boy boy reklam olup “at eti mi
yiyoruz?” manşetleri atılınca Gökhan’da maaş alamadı. Maaş alamayınca bankaya
ödeme yapmak ve borcunu kapatmak için arabasını aldığı fiyata sattı. 25BinTL’yi
cebine koyan Gökhan gitti bankaya 15BinTL borcunu ödedi ve cebinde 10binTL
parası kaldı.
Beşiktaş ve Galatasaray mevcut durumları ile şirkete ait tüm
varlıklarını satsalar bile 200MilyonTL’nin üzerinde ödememiş borçları kalıyor.
Bunun sadece şirketlere ait olduğunu belirtmekte yarar var çünkü bunu okuyan
spor severlerin aklına Galatasaray adası ve Fulya projesi gelebilir ancak onlar
daha öncede belirttiğimiz gibi derneklerin mal varlıkları içinde.
Galatasaray bu eksi öz sermaye halinden kurtulmak için
sermaye artırımına gitti ve Beşiktaş’ta kayıtlı sermaye sistemine geçerek çok
yakında bu konu ile ilgili adım atacağının sinyalini verdi çünkü UEFA’nın Mali
Kriterlerinden birinin de eksi öz sermayeye izin vermemek olduğunu belirtmek
gerekir.
Bir başka UEFA kriteri de oyuncu maaş ve ücretlerinin toplam
gelire oranı ile ilgili. UEFA mali
kriterlerinde “futbolculara vadesi geçmiş borç olmayacak” diyor. Ancak böyle
bir kural koymak tek başına işe yaramıyor buna uygun şartların da UEFA tarafından
hazırlanması gerekiyor çünkü arka bakçesinde petrol bulan, gaz bulan herkesin
bir anda girdiği futbol dünyasının devamını sağlayacak olan oyuncuların
ücretlerini garanti almak gerekiyor. Çünkü petrolün de gazın da bir sonu olduğu
aşikar. Bu durumda UEFA kulüplere ödemelerde zorlanmamaları için baştan bir
kural getiriyor ve diyor ki “ Futbolcu ve teknik heyete verebiledeğin ücret,
maaş, prim , ikramiye adı her neyse gelirinin %70’inin geçemez.”
Borçlanma konusunda at başı giden iki kulübümüz yine bu kriterde
ön sıralarda yer alıyor. Galatasaray sezonun ilk 9 ayında gelirinin %79’unu
futbolculara ödemiş. Beşiktaş ise %70 ile tam sınırda yer alıyor. Yani her 100
dekoderden 70 tanesi, her 100 kombineden 70 tanesi ve satılan her 100 formadan
70 tanesi futbolculara gidiyor. Ki Beşiktaş’ta bunun gitmediği ortada çünkü
Ernts, Hilbert, Edu ücretlerini alamadıkları gerekçesi ile FİFA’ya baş vurmuş
durumda.
Galatasaray için durumun düzeleceğine dair bir emare sermaye
artımında şirketin büyük ortağı Galatasaray Derneği bu artırıma cebinden para
vermemek için Vip Koltuklar ve Locaların bir kısmının gelirini şirkete
devretti. Durum böyle olunca Galatasaray’ın maç günü gelirlerinde ki bu ücret gelir dengesini aşağı yönlü
etkileyecektir.
Son olarak maç günü gelirlerinden bahsetmek gerekli sanırım.
Futbolun en önemli iki unsuru vardır. Birincisi sahada ter
döken futbolcular ikincisi ise takıma sağladıkları katlı ile o futbolcuların
dolaylı yoldan da maaşlarını ödeyen taraftarlar. Ülkemiz maç günü gelirleri
açısından oldukça geride. Statların devlete
ait olması, bilet fiyatlarına yansıtılan KDV yükü, ulaşım problemleri gibi pek
çok sorun stadyumları hem bakımsız hem de seyircisiz bırakmış durumda. Almanya
ve İngiltere’de kulüpler gelirlerinin %40’a yakın bir kısmını maç günü
gelirlerinden sağlarken bizde durum yayın gelirleri üzerine kurulu. Mevcut
durumda durumu en iyi yöneten takımın Fenerbahçe olduğu görünüyor ancak
Galatasaray kombine satışlarını şirkete aktarmıyor. O yüzden maç başına gelirin
göründüğünden fazla olduğunu söyleyebiliriz. Ama bilançoların bize söylediği
Fenerbahçe’nin maç başına 3 Milyon TL kazandığı geçtiğimiz 9 ay içinde. Ancak
bu hesaplamaya kadın ve çocuklara oynanan maçları da eklediğimizde rakam daha
da artacak.
Futbol dünyasının geçtiği kaotik süreçten bilançoların
geçmemesi mümkün değil. 4 kulüp içinde 9 ay sonunda karda olan bir kulübümüz
var. O kulübümüze de 55 Milyon TL Şampiyonlar Ligi geliri gelmese bu gün
44MilyonTL bir zarardan söz edebilirdik.
Fikret Orman’ın 1 Mayıs günü UEFA’da duruşmaya çıktığını ve
bunun sebebinin mali tablolar olduğunu hatırlatmakta yarar var.
2 yorum:
Çok iyi analizler,yazdırıp okumakta fayda var.Teşekkürler.
Teşekkürler ilginize.
Yorum Gönder